Öne Çıkan Yayın

kelime videoları

https://www.youtube.com/channel/UC91Wrsi_25Ts3280rX8CLDw                                               ...

29 Mayıs 2015 Cuma

Redhouse



Osmanlıca – İngilizce sözlük niteliğinde Osmanlıcadan İngilizceye yapılan ilk ve kapsamlı lügattir.  1890’da 12 cild halinde yayımlandı. Sir James W. Redhouse’ın el yazması olan eserinin orijinal bu gün  British Museum’da dır.


redhouse
Sir James William Redhouse
 
 
 
 
Osmanlıca harflere göre alfabetik sıralanan sözlükte kelimelerin Arapça, Farsça, Türkçe mensubiyetleri gösterilmekte, latin harfi okunuşları ile, türü belirtilmekte, numaralarla anlam farkları ve deyimler İngilizce verilmektedir.
 
 
Sözlük yazarı Sir James W. Redhouse 30 Aralık 1811’de Londra’da doğmuştur. 1819’da yetim ve öksüz kalarak Christ’s Hospital adlı yardım ve eğitim vakfına yerleştirilmiştir. Burada denizcilik, haritacılık, teknik resim, trigonometri gibi konularda tahsil görmüştür. 1826′da disiplinsizlik nedeniyle okuldan uzaklaştırılınca, Akdeniz’e açılan bir gemi ile yolculuğa çıkmış ve İstanbul’a gelmiştir. İstanbul’da Mühendishane-i Berri-i Hümayun’da teknik ressam olarak uzun yıllar çalışır burada kaldığı 8 yıllık sürede Türkçe, Arapça, Farsça ve Fransızca öğrenir.
 
1840′tan sonra Hariciye Nezareti tercümanı olarak görev alır ve dış temasların çevirisini yürüttür. 1853′de İngiltere’ye dönerek, dışişlerinde Doğu dilleri tercümanlığı yapar. Royal Asiatic Society derneği üyeliğine seçilir ve, Sir unvanı alır. 1892′de vefat eder.




1811’de Londra’da doğdu. 5 Yaşında babasını kaybetti. 8. Yaşında iken yetimler için eğitim veren, sert disiplinli bir denizcilik okuluna kaydoldu. Bir süre sonra disiplinsiz ithamıyla buradan çıkarıldı.

….

1826’de Kamarot olarak bir ticaret gemisine girdi ve gemi İstanbul’a uğradığında işinden ayrıldı. Daha sonra İstanbul yılları ve Osmanlı hizmetinde geçirdiği günler başladı.


Erzurum’a, Rusya’ya, Malta’ya ve Osmanlı hükümet görevlisi olarak tekrar İngiltere’ye gitti. Diplomatik meselelerde üst görevler aldı. İftihar nişanı ve pek çok hediye ile taltif edildi


1853’de emekli olarak İngiltere’ye döndü. Cambridge Üniversitesinde fahri doktora titri, 1888’de Kraliçe Viktoria’dan şövalyelik (Sir) nişanı aldı. 1892’de Londra’da öldü.

Hayatı boyunca Britanya tahtında 4 Kral, Osmanlı tahtında 5 padişah görmüş, Osmanlılar ile ilişkileri çok iyi olmasına rağmen İngiliz hükümeti ile pek geçinememiştir. Belki de bu yüzden Encyclopedia Britaninca’ya biyografisi konmamıştır.




Başlıca Eserleri

Redouse’un;  İngilizce-Türkçe sözlük, etimolojik Osmanlıca Sözlük,  Osmanlıca gramer kitabı,  Osmanlıca cep kitabı vs . dil ve sözlük çalışmaların yanı sıra Kral IV. William’ın Sultan Mahmud’a hediye ettiği İbn-i Battuta Seyyaha namesinin Türkçeye aktarılmasına yardımcı olmuş, Fransız ormanlılık kanun ve nizamnamelerini çevirmiştir.

Esmaü’l Hüsna’yı, Hz. Muhammed için yazılmış Bürde kasidesini, Mevlana’nın Mesnevi’sini ve bugün Osmanlı tarihi kaynakları arasında kullanılan Eflaki’nin Menakıbü’l‘ârifin eserinden bazı pasajları İngilizceye tercüme etmiştir. Türkçeye İncil tercümesi yaptıysa da misyon tarafından beğenilmeyerek basılmamıştır.

Osmanlı Bilimler Akademisine Üye

1851’de Fransız Akademisi örnek alınarak kurulan Encümeni Daniş’e (Bilimler Akademisi) kırk Türk üyenin yanında; Hammer, Bianchi gibi doğu bilimcilerle beraber Redhouse’da üye seçilir.
 

27 Mayıs 2015 Çarşamba

Determiners

As of this unit, you will have encountered every type of determiner.

Belirteç örnekleri:
  • Articles, like in le pantalon ("the pants").
  • Possessive adjectives, like in ton cochon ("your pig").
  • Cardinal numbers like in deux cheveux ("two horses").
  • Interrogative adjectives, like in quel chat ? ("which cat?").
  • Exclamation adjectives, like in quelle chance ! ("what luck!").
  • Negative adjectives, like in aucune chance ("no chance!").
  • Indefinite adjectives, like in plusieurs jouets ("several toys") or certains hommes ("certain men") from this unit.

İstisnai durumlar.
There are very few exceptions to the rule that nouns must have a determiner. A few are verb-based. For instance: names of professions, religions and a few nouns expressing a status with être; names of languages with parler; and most nouns with devenir.
  • Je suis médecin. — I am a doctor.
  • Il est bon élève. — He is a good student.
  • Elle est victime de son succès. — She is a victim of her own success.
  • Paul était témoin à mon mariage. — Paul was a witness at my wedding.
  • Je parle anglais. — I speak English.
  • Il devient roi du Nord. — He becomes King of the North.
Determiners are also omitted after certain prepositions.

Belirli edatlardan sonra iptal edilenler.
  • Je ne peux pas vivre sans eau. — I cannot live without water.
  • Nous le transportons par avion — We transport it by aircraft.
  • C'est une feuille de papier. — This is a sheet of paper.

Comparatives and Superlatives

You can use plus as a comparative and le/la/les plus as a superlative.
  • C'est une plus jolie robe. — That's a prettier dress.
  • C'est la plus jolie robe. — That's the prettiest dress.
Bon ("good"), bien ("well"), and mauvais ("bad") also have comparative and superlative forms, but they're irregular, just like their English counterparts.

Bon

To say "better" when referring to a noun, you can't just say plus bon. Instead, use meilleur, which is a BANGS adjective with four inflections.
mascfem
singmeilleurmeilleure
plurmeilleursmeilleures
  • Elle cherche un meilleur emploi. — She is looking for a better job.
  • Je veux de meilleures robes. — I want better dresses. (Remember that des becomes de when immediately followed by an adjective.)
For the superlative, just add a definite article before the adjective that agrees with it.
  • Paul est le meilleur. — Paul is the best.
  • Ses filles sont les meilleures. — Her daughters are the best.

Bien

When "better" modifies an action or state of being, you must use mieux.
  • Il parle mieux japonais. — He speaks better Japanese.
  • Ça va mieux. — It is going better.
Add a definite article to create a superlative.
  • C'est Paul qui cuisine le mieux. — It's Paul who cooks the best.
  • Il les connait le mieux. — He knows them the best.

Mauvais

Unlike bon and bien, comparative and superlative forms of mauvais can either be regular (with plus) or irregular (with pire).
  • C'est une plus mauvaise situation. — That's a worse situation.
  • Ça peut être pire. — That might be worse.
  • Ce sont les pires choix. — Those are the worst choices.

20 Mayıs 2015 Çarşamba

Franz Kafka'nın Dönüşüm 'ü ve tercümesi


Franz Kafka'nın Dönüşüm adlı eserinin yayımlanışının 100. yılı. Edebiyat tarihinin en önemli başlangıç cümlelerinden birine sahip olan bu öykü, Türkçede, ilk 1955'te yayımlanışının ardından, farklı çevirmenlerin elinde çeşitli değişikliklere uğradı. Pek çok ülkede, bu önemli giriş cümlesinin nasıl çevrildiği ve en iyi çevirinin hangisi olduğu tartışılmakta.

Edebiyat tarihinin trajik yazarlarından Franz Kafka'nın (1883-1924), Dönüşüm (1915) adlı eseri şöyle başlar: “Als Gregor Samsa eines Morgens aus unruhigen Träumen erwachte, fand er sich in seinem Bett zu einem ungeheueren Ungeziefer verwandelt”. Edebiyat tarihinin en önemli başlangıç cümlelerinden biri olan bu giriş, her dilde farklı bir çevirmenin eliyle çeşitli dönüşüyor. Dönüşüm'ün yayımlanışının 100. yılı dolayısıyla pek çok ülkede, bu önemli giriş cümlesinin nasıl çevrildiği ve en iyi çevirinin hangisi olduğu tartışılıyor.

Her çeviri uğraşının yeniden bir üretim olduğu gerçeğini hatırlatırsak, bu süreçte çevirmenin metne bağlılığı önem taşır. Akşit Göktürk'ün deyişiyle “Çeviri yalnızca anlamın yabancı bir dilden bir dile aktarımı değildir… Başka dillerin tanımladığı başka dünyaların tanıtılmasıdır.”

Kafka'nın Türkçeye “Dönüşüm” ve “Değişim” adıyla çevrilmiş “Die Verwandlung” adlı öyküsü ilk olarak 1955'te Vedat Günyol tarafından ikinci bir dilden çevrilir. Yeni Ufuklar Yayınları'ndan çıkan öykünün ilk cümlesi şöyle başlar: “Gregor Samsa, bir sabah, korkulu bir rüyadan uyanınca yatağının içinde kendini korkunç bir hamam böceği olarak buldu.” Günyol'un kitabı çevirme macerasına kulak verelim: “Dünyaca ünlü beş romancının yapıtlarını konu alan, 1952 yılında katıldığım bir derste Kafka'yı tanıdım. Yurda dönünce okuyup sevdiğim Değişim öyküsünü Fransızca ve İngilizce çevirilerinden yararlanarak Türkçeye aktardım… Uzunca bir süre yasaklı yazarlar listesinde yer alan Kafka ilk kez benim çevirilerimle okuyucular önüne çıkıyordu.”



Kafka'nın Türkçeye “Dönüşüm” ve “Değişim” adıyla çevrilmiş “Die Verwandlung” adlı öyküsü ilk olarak 1955'te Vedat Günyol tarafından ikinci bir dilden çevrilir.

YENİ BİR ÇEVİRİ TUTKUSU

    Türkiye'de okurlar Vedat Günyol, Arif Gelen ve Kamuran Şipal'in çevirisinin ardından Ahmet Cemal'in 1986'daki tercümesiyle karşılaşır. Cemal, Dönüşüm çevirisine yazdığı önsözde ‘neden yeni bir çeviri' sorusuna ‘tutku' diye cevap verir. Aynı giriş yazısında yeni bir Dönüşüm çevirisine önceki çevirileri beğenmediği veya onları yeterli görmediği için girişmediğini dile getiren Cemal devam eder: “Yabancı dilde okuduğu bir yazara ve yaratısına bir kez vurulmayagörsün, ondan sonra o yazarı -daha önce başkaları tarafından kaç kez çevrilmiş olursa olsun- bir de kendi anlatmak, o çevirmen için bir tutkuya dönüşür. Bu tutku hiçbir zaman kendi yapacağı çevirinin öncekilerden üstün olacağı inancından kaynaklanmaz- belki kaynaklanmamalıdır da. Önemli olan nokta, o çevirmende kendi yorumunu ve söyleşini aktarma  tutkusunun doğmuş olmasıdır. Bu tutku bir kez yerleşti mi çevirmenin içine, artık yapıt daha önce çevrilmiş veya çevrilmemiş, fark etmez.” 

Kafka'nın sarsıcı bir cümleyle açılan kitabı seneler içinde yeni çevirilerle dönüşüme uğrayacak ve Tezer Özlü'nün deyişiyle “Kafka ile yaşamak acınacak güncelliğimizin en büyük umudu” olacaktır.

O ilk cümlenin Türkçedeki serüveni

Türkçede kırka yakın Dönüşüm çevirisi var. Piyasadaki bu bollukta okura iyi bir çeviriyi bulmak düşüyor. Türkçede yer alan Dönüşüm’ün ilk cümlelerinden oluşan aşağıdaki seçki okura, çevirinin nasıl değiştiği ve ustalığı konusunda yol gösterebilir.

*“Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.” (Çev: Ahmet Cemal, Can)

*“Gregor Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında devasa bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.” (Çev: Semra Özenli, Alakarga Sanat)

*“Gregor Samsa günün birinde huzursuz rüyalardan uyandığında, kendisini yatağında dehşet verici dev bir böcek olarak buldu.” (Çev: Elif Zengin, Palto)

*“Gregor Samsa bir sabah yatağında huzursuz düşlerden uyandığında kendini dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.” (Çev: İlknur İgan, Kolektif)

*“Gregor Samsa bir sabah huzursuz düşlerden uyandığında kendini yatağında kocaman bir böceğe dönüşmüş buldu.” (Çev: Gülperi Sert, İş Kültür)

*“Gregor Samsa bir sabah huzursuz düşlerden uyandığında kendini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.” (Çev: Vedat Çorlu, İthaki)

*“Bir sabah tedirgin düşlerden uyanan Gregor Samsa, yatağında devasa bir böceğe dönüşmüş buldu kendini.” (Çev: Tolga Eraslan, Sis)

*“Gregor Samsa, bir sabah kötü bir rüyadan uyandığında, kendini yatağında korkunç bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.” (Çev: Çiğdem Özmen, Antik)

*“Gregor Samsa bir sabah tedirgin düşlerden uyandığında, kendini yatağında devasa bir böceğe dönüşmüş buldu.” (Çev: Nafer Ermiş, İmge)
 
 
Musa İğrek

 

 

14 Mayıs 2015 Perşembe

Pidgin English

There is debate among scholars and speakers as to how to formally classify Nigerian Pidgin English. Historically, some have looked down upon it as a type of "broken English", or dismissed as merely an uneducated dialect of the standard language. More recent understanding, however, recognizes it as a language in its own right, with sufficient differences in vocabulary and structure to distinguish it from standard English. Nonetheless, there is discussion as to whether it should still be considered a pidgin - as the name implies - or whether it has developed sufficiently to be considered a creole.


In linguistic terms, a pidgin is a simplified language developed for communication between two or more groups of people who do not share common languages, and must thus speak to one another using a language in which none of them are fluent. In the process, they may dramatically change the language - greatly reducing the complexity of the grammar, adapting the pronunciation to eliminate difficult sounds, and adding words from their own languages as needed. Pidgins are thus created out of necessity, and do not have native speakers. They also rely heavily on context and non-verbal clues, although basic standards tend to emerge over time.


A creole, in contrast, is what happens when children grow up speaking a pidgin as their primary language. At that point, it ceases to be merely a second language learned as needed and becomes the native language of a new generation. Creoles have a more stable form than pidgins, both in vocabulary and grammar. Not all pidgins evolve into creoles, however, and even when they do, the transition may be gradual, or may take place unevenly in different areas.


Nigerian Pidgin English is a good example of a language on the border between a pidgin and a creole. It was formed during the colonial era early in the 1900s, when the region came under the rule of Great Britain and many native Nigerians who spoke mutually incomprehensible languages were required to communicate with each other in English. Even today, the vast majority of its speakers learn it as a secondary form of communication, not as a primary language. It is still used mostly between speakers from different ethic groups rather than speakers from the same group, and there are wide variations in how the language is spoken from place to place in Nigeria. Nonetheless, the language has become extremely widespread within the country, and communities of native speakers have developed in certain areas. The number of natives may be small compared to the total number of speakers, but it is sizeable enough to have drawn increased attention to Nigerian Pidgin English in recent years

7 Mayıs 2015 Perşembe

Toefl essay: Borrowing money?

I think that borrowing money from a friend has some negative aspects and can harm or damage the

friendship in some cases. For example, a person borrowed some money from his or her friend and did

not return it.
 
 
 
However, I believe that borrowing money from a friend and returning it on time can not harm

friendship. Moreover, it even can strengthen the relationships between them. For several reasons, which I

will mention bellow, I think borrowing money from a friend and returning it do not damage the friendship.

I think that borrowing money from a person who is close to one is normal. Imagine that someone needs

help and no doubt that his or her friends will offer it. For example, when my friend asks me to baby-sit her

child while she is taking her classes I agree because I know that she desperately needs my help in order

to finish her degree and save some money.
 
 
 
 
 Furthermore, I am sure that she will be there for me if I need

help. The same thing is with the money, sometimes we borrow money from each other but we always

return it to each other. I think it is very important to return money borrowed from a friend. I am glad that I

can lend her some money when she needs it because I am sure that she will return it as soon as

possible.

In addition, I believe that when friends lend and borrow money from each other it means that they trust

each other. However, I cannot disagree with the fact that money often can cause the end of the

friendship. For example, a person, who borrowed money from his or her friend and did not return it, will try

to avoid any contacts with the second person. At the same time, a person who lent the money to his or

her friend and did not get it back will have more likely an unpleasant feeling about the situation too. As a

result friends will fall apart.
 
 

In conclusion, I think that borrowing money and returning it will help to keep friends together.


4 Mayıs 2015 Pazartesi

Gramer soruları

Birinci cümleyi bir başka şekilde ifade etme.


1 Here’s the house where I lived as a child.

in Here’s the house_____________________ in which I lived_____________________ as a child.

 

 

2 I don’t know what made her quit her job.

reason I don’t __________________ know the reason why__________________ she quit her job.

 

 

3 Passengers wishing to get up can do so after the seat belt light has gone off.

who Passengers_________________who wish to get up__________________can do so after the seat belt light has gone

 

4 He didn’t study enough for his exams, so he failed two of them.

caused He didn’t study enough for his exams________________ which caused him to fail_______________ two of them.

 

5 He always checked his car tyres before setting off on a journey.

until He never set off on a jou rn e y____________ until he (had) checked___________ his car tyres.

 

6 I’ve read all of Jane Austen’s novels and there were only a couple that I didn’t enjoy.

most I’ve read all of Jane Austen’s novels,______________________most of which_____________________ I enjoyed.

 

7 Dr Williams is a cardiologist and has his surgery on the second floor.

whose Dr Williams,____________________whose surgery is____________________ on t he second floor, is a cardiologist.

 

8 Last week Phil took part in a spelling competition and won first prize,

in Phil won first prize in a spelling competition (that/which) he took part in/in which he took part |ast week.

YDS önemli kelimeler

MUTLAKA BİLİNMESİ GEREKEN KELİMELER

 
1. Önemli ; significant, remarkable, notable, considerable, vital, crucial, dramatical, ourstanding, prominent, eminent,

2. Yaklaşık olarak ; roughly around, about, some, by, approximately, virtually, almost, nearly,

3. İstekli, meraklı ; willing, eager, keen, İsteksiz ; unwilling, reluctant,

4. Eğer ; suppose, supposing that, so/as long as, provided/providing that, should, on condition that,

5. Çünkü ; because, since, as, for, now that, on ground that, Yüzünden ; because of, due to, owing to, on account of, on grounds of,

6. -e rağmen/ fakat ; although, though, even though/if, even so, but, however, nevertheless, nonetheless, whereas, while,

7. Hassas ; delicate, sensitive, fragile, susceptible, vulnerable.

8. Ardından ; successive, respective, consecutive ve subsequent.

9. Sonunda ; finally, at last, eventually, Başlangıçta ; initially, at first, originally,

10. Bir şeye bağlı olmak ; depend on, rely on, lean on, based on, trust in,

11. Bir şeyin taraftarı olmak ; advocate, proponent, adherent, supporter,

12. İstemek, gerektirmek ; demand, require, involve, call for, entail.

13. Yalnızca ; only, merely, excusively, solely,

14. Yeterli derecede ; sufficient , adequate, enough, ample,

15. X ölçüde, miktarda ; on a X scale, at a X rate, to a X extent,

16. Anlaşmazlık; conflict, debate, dispute, quarrel, disagreement,

17. Avantaj / dezavantaj ; pros and cons, Dezavantaj ; setback, drawback, shortcoming.

BU DERECELENDİRME ZARFLARI
1. absolutely ===>>> At the end of the day, we were absolutely exhausted.
2. entirely ===>>> Our foundation entirely depends on voluntary contributions.
3. completely ===>>> After having a bath, I felt completely relaxed.
4. quite ===>>> You’re quite right!
5. wholly ===>>> The secretary we’ve hired does not seem wholly reliable.
6. fully ===>>> I can fully understand what you mean.
7. thoroughly ===>>> I thoroughly approve of your decision to get married.
8. utterly ===>>> It would be utterly impossible to arrange the party without you.
9. totally ===>>> They totally agree with us.
oldukça, son derece, çok
10. highly ===>>> We need highly educated workers.
11. deeply ===>>> I’m deeply grateful for everything you’ve done for me.
12. greatly ===>>> They have all greatly benefited from their teacher’s knowledge.
13. awfully ===>>> It’s awfully cold in here. Will you turn the heater up?
14. badly ===>>> I badly want to help you, but there is nothing that I can do.
15. terribly ===>>> We missed you terribly, son!
16. seriously ===>>> He was seriously injured after the accident.
17. far ===>>> The new car is far faster than the old one.
bir hayli, oldukça
18. fairly ===>>> I’m fairly certain that I’ve been here before.
19. quite ===>>> This hotel is quite expensive. Let’s go another one!
20. rather ===>>> It’s rather cold. Can you close the window, please?
21. pretty ===>>> I was nervous before the exam, but the exam was pretty easy.
22. bitterly ===>>> They were bitterly disappointed with the decision.
kısmen, biraz
23. partially ===>>> Doing well in exams is partially a matter of luck.
24. partly ===>>> Your figures were partly correct, not totally!
25. slightly ===>>> Jane is slightly taller than her sister Barbara.
26. somewhat ===>>> I was somewhat surprised by your words.
muazzam, son derece, büyük ölçüde
27. immensely ===>>> I enjoyed the film immensely.
28. enormously ===>>> The project has proven to be enormously successful.
29. tremendously ===>>> He’s tremendously wealthy.
aşırı biçimde, son derece
30. extremely ===>>> The kids were extremely filthy when coming in from the garden.
31. exceedingly ===>>> The room is exceedingly hot. I’m sweating profusely.
32. excessively ===>>> The new law makes us pay excessively high taxes.
kesin olarak, muhakkak, tabiiki, elbette
33. certainly ===>>> The time I spend with you is certainly the happiest in my life.
34. positively ===>>> Your performance was positively marvellous. You were great.
35. decidedly ===>>> The new manager is decidedly better than the previous one.
kuvvetle, şiddetle, yoğun biçimde
36. intensely ===>>> I dislike Jill intensely.
37. strongly ===>>> I strongly believe that he’s innocent.
38. firmly ===>>> I closed the doors and the windows firmly before leaving home.
inanılmaz şekilde
39. incredibly ===>>> It’s incredibly difficult to rent a cheap apartment in London.
40. unbelievably ===>>> Nicotine is unbelievably harmful to your body.
nispeten
41. comparatively ===>>> The crime rate is comparatively rare in this part of the city.
42. relatively ===>>> Land prices in here are relatively cheap.
dikkate değer derecede, çok
43. considerably ===>>> Our financial condition has improved considerably as of late.
44. remarkably ===>>> The amount they offered for the house was remarkably high.
gerçekten, doğruca, samimi
45. really ===>>> Hurry up! You walk really slowly.
46. truly ===>>> I don’t think you’re truly sorry.
olağanüstü biçimde,
47. extraordinarily ===>>> In your evening gown you look extraordinarily beautiful.
müstesna olarak, fevkalade
48. exceptionally ===>>> He plays the violin exceptionally well.
makul, anlaşılır biçimde
49. reasonably ===>>> The car is reasonably priced.
nadiren, olağandışı
50. unusually ===>>> For a child of his age, his performance was unusually good.
gülünç derecede, çok

51. ridiculously
===>>> Oh! The dress is ridiculously expensive.
dile düşmüş olarak
52. notoriously ===>>> The new system is notoriously difficult to learn.

YDS gramer teknikleri

GRAMER SORULARINDA UYGULANACAK SINAV TEKNİKLERİ

Gramer sorularını hızlı bir biçimde çözmemiz sınavda büyük önem taşır. Aşağıda belirtilen teknikleri uygulayarak gramer sorularını hem seri bir biçimde çözerek reading sorularına daha fazla zaman ayırabiliriz hem de şık eleme teknikleri gramer sorularında hata yapma olasılığımızı minumum düzeye indirir.
Tense sorularını hatasız yanıtlayabilmemiz için verb agreement kuralını öğrenmemiz gerekir.

VERB AGREEMENT
Zaman cümlecikleri her zaman bağımsız bir cümle ile birlikte kullanılırlar. Zaman cümleciklerinin oluşumu, en basit biçimi ile aşağıdaki gibidir .

TIME CLAUSE(ZAMAN/ZARF CÜMLECİĞİ) , INDEPENDENT CLAUSE (BAĞIMSIZ CÜMLE).
Örnek: When S + V + O , S + V + O
(Zaman cümleciği cümlenin ilk kısmına yerleştirildiğinde mutlaka virgül ile bağımsız cümleden ayrılır.)
veya

INDEPENDENT CLAUSE (BAĞIMSIZ CÜMLE) DEPENDENT CLAUSE (ZAMAN/ZARF CÜMLECİĞİ)
Örnek: S + V + O when S + V + O
(Zaman cümleciği cümlenin ikinci kısmına yerleştirildiğinde virgül kullanılmaz)
1. ZAMAN UYUMUNA GÖRE ELEME YAPMAK

ZAMAN CÜMLECİĞİNİN FİİLİ İLE BAĞIMSIZ CÜMLENİN FİİLİ BİRBİRİ İLE UYUMLU OLMAK ZORUNDADIR. BU UYUM AŞAĞIDA BELİRTİLEN KURALLARA TABİDİR.

a) PAST TENSE’LER HER ZAMAN PAST TENSE’LER İLE UYUMLUDUR.
b) PRESENT TENSE’LER YA DİĞER PRESENT TENSE’LER İLE YA DA FUTURE TENSE’LER İLE UYUMLUDUR.
c) ZAMAN CÜMLECİĞİNİN FİİLİ HİÇ BİR ZAMAN FUTURE TENSE’LERDEN BİRİ OLAMAZ. FUTURE TENSE ZAMAN CÜMLECİĞİNİN İÇİNDE V1 İLE İFADE EDİLİR.
örnek: He is hoping that by the time he ______ for the grant, his book on Egyptian silverwork ______.
a) has to apply/will have been published
b) had applied/had been published
c) was to apply/has been published
d) will be applying/would have been published
e) would have applied/will be published (KPDS MAYIS 2004)
Bu soruda is hoping yüklemi zamanın present olduğunu gösteriyor. By the time zaman ifadesi zarf cümleciği olduğu ve future tense alamayacağı için d şıkkını eliyoruz. c ve d şıkları ise zaman cümleciği ile bağımsız cümlenin tenseleri uyumlu olmadığı için elenir. e ve d şıklarını cümlede if conditional, reported speech ya da used to anlamı olmadığı için de eleyebiliriz. b şıkkında bilmemiz gereken by the time ifadesi ile hem zarf cümleciği hem de bağımsız cümlede past perfect tense kullanılamayacağıdır. Geriye kalan tek şık a dır.


d) ZAMAN CÜMLECİKLERİNDE ‘WOULD’ VE ‘WOULD HAVE V3′ ANCAK REPORTED SPEECH, USED TO (PAST HABIT) VEYA CONDITIONAL CÜMLE VARSA KULLANILABİLİR. EĞER CÜMLEDE BU İKİ ANLAMDAN BİRİ YOKSA ‘WOULD’ VEYA ‘WOULD HAVE V3′ ŞIKLARI HEMEN ELENEBİLİR.
örnek: Training schemes in the United Kingdom ______ by the government as unemployment ______.
a) were encouraged/will have worsened
b) would be encouraged/had been worsened
c) have been encouraged/has worsened
d) had been encouraged/may worsen
e) are encouraged/would have worsened (KPDS MAYIS 2007)
as zaman zarfı nedeniyle tense uyumu kuralına bağlı olarak a, d ve e şıklarını hemen eleyebiliriz ya da b ve e şıklarını if, reported speech veya used to anlamı olmadığından dolayı eleyebiliriz. Geriye kalan doğru seçenek c şıkkıdır. Unutmamak gerekir ki doğru yanıtı bulmakta birden fazla teknik kullanmak gerekebilir. Önemli olan öğrendiğiniz teknikleri mümkün olan en hızlı şekilde soruya uygulamaktır.


e) BİR DİĞER DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN NOKTA IF ANLAMI VEREN CÜMLENİN BU İFADEYİ KİMİ ZAMAN GİZLİ BİR ŞEKİLDE TAŞIYABİLECEK OLMASIDIR. BU DURUMDA CÜMLENİN ANLAMINA BAKMAK GEREKİR.
örnek: The doctors who work for the WHO project in India really wanted to find the necessary amount of vaccine to end the polio epidemic. They would have fulfilled their task but the UN could not supply them with the vaccine.
The doctors would have fulfilled their task if the UN had supplied them with the vaccine.
The UN representative said “We will end the epidemic as soon as possible”
The UN representative declared that they would end the epidemic as soon as possible.


f) CONDITIONAL IF CÜMLELERİNDEKİ ZAMAN UYUMU CONDITIONALS BÖLÜMÜNDE ANLATILMIŞTIR. IF YAPILARINDA BU CÜMLELERİN KURALINA UYGUN TENSE SEÇİMİNİ YAPMAK GEREKMEKTEDİR.
g) USED TO ANLAMINA GELEN WOULD, WOULD + V1 OLARAK KULLANILIR VE DİĞER PAST TENSE’LER İLE UYUMLUDUR.
h) AFTER/BEFORE GİBİ EYLEM SIRASINI İFADE EDEN YAPILARDA HİÇ BİR ZAMAN ‘HAVE + V3′ VE ‘WAS/WERE + VING KULLANILAMAZ.
ı) ZAMAN CÜMLECİKLERİNİN İÇERİSİNDE MODAL FİİLER ÖNCE ZAMAN SONRA ANLAM BAKIMINDAN DEĞERLENDİRİLEREK ELENMELİDİR.
i) RELATIVE CLAUSE, NOUN CLAUSE VE ADVERB CLAUSE’LARIN ZAMAN CÜMLECİKLERİNİN DIŞINDA KALAN TÜRLERİ (SEBEP CÜMLECİKLERİ YA DA BEKLENMEDİK SONUÇ CÜMLECİKLERİ GİBİ) ZAMAN BAKIMINDAN CÜMLENİN GERİ KALANI İLE UYUMLU OLMAK ZORUNDA DEĞİLDİR.
j) İSİM CÜMLECİKLERİNİN REPORTED SPEECH KISMINDA DA ANLATILDIĞI GİBİ, REPORTED SPEECH YAPILARINDA CÜMLENİN YÜKLEMİ İLE İSİM CÜMLECİĞİNİN FİİLİ ARASINDA ZAMAN UYUMU OLMASI GEREKMEKTEDİR. ANCAK BU KURAL İSİM CÜMLECİKLERİNDE BİR TEK REPORTED SPEECH İÇİN GEÇERLİDİR.
2. TENSE ÖZELLİKLERİNE GÖRE ELEME YAPMAK
KİMİ ZAMAN SORUYU SADECE TENSE UYUMUNA BAKARAK ELEYEMEYİZ. BÖYLE DURUMLARDA BELİRLİ TENSE’LER İLE KULLANILAN ZAMAN İFADELERİNE DAİR ÖZEL KURALLARI BİLMEMİZ EN ZOR OLAN ÇELDİRİCİ ŞIKKI ELEMEMİZE YARDIMCI OLUR.
örnek: He is hoping that by the time he ______ for the grant, his book on Egyptian silverwork ______.
a) has to apply/will have been published
b) had applied/had been published
c) was to apply/has been published
d) will be applying/would have been published
e) would have applied/will be published (KPDS MAYIS 2004)
Yukarıda ki örnekte by the time ifadesinin sadece 2 şekilde kullanılabileceğini bilmek eleme yapmamızı kolaylaştırır.
By the time S + simple present + O, S + will have V3 + O.
veya
By the time + simple past + O, S + had V3 + O.
Eğer bu iki kuralı biliyorsak b, c, d ve e şıklarını çok daha hızlı bir şekilde eleyebiliriz.


FUTURE IN THE PAST
WAS/WERE GOING TO DO STH.
Geçmiş bir noktadan daha ileri bir tarihte yapmaya niyetlendiğimiz eylemleri ifade etmek için kullanılır. Bu zaman ile ifade edilen eylemler, genellikle, niyetlenilmiş ancak yapılamamış eylemlerdir.
Örnek:
The magazine was going to increase its annual subscription fee but because the members protested, it had to back down.
‘arttıracaktı’
I was going to wake up early yesterday morning but my alarm clock didn’t go off.
‘uyanacaktım’

Günler, Aylar ve Tarih Okuma / Days, Months and Reading the Date

DAYS

MONDAY PAZARTESİ
TUESDAY SALI
WEDNESDAY ÇARŞAMBA
THURSDAY PERŞEMBE
FRIDAY CUMA
SATURDAY CUMARTESİ
SUNDAY PAZAR

MONTHS

JANUARY OCAK
FEBRUARY ŞUBAT
MARCH MART
APRIL NİSAN
MAY MAYIS
JUNE HAZİRAN
JULY TEMMUZ
AUGUST AĞUSTOS
SEPTEMBER EYLÜL
OCTOBER EKİM
NOVEMBER KASIM
DECEMBER ARALIK

SEASONS (mevsimler)

SPRING ILKBAHAR
SUMMER YAZ
AUTUMN / FALL SONBAHAR
WINTER KIŞ

YILLARI OKUMA

Yılları okumak için önce ilk basamak sonra diğer iki basamak söylenir. Örneğin 1983 yılı önce 19 sonra 83 diyerek söylenir.
1983 nineteen eigty three 1881 eigthteen eigty one
Fakat bu durum 2000 li yıllara geldiğimizde değişti. 2000 yılından itibaren yılları normalde sayıları okuduğumuz gibi söylemeye başladık.
2000 two thousand 2001 two thousand and one 2009 two thousand and nine

TARİHLERİ OKUMA

Tarihleri söylerden sıra sayıları kullanmamız gerekir.
1 May / the first of May 23 January the twenty third of January
10 November / the tenth of November 3 September the third of September

Aile / Family

FAMILY (aile)



Mother : Anne

 Father: Baba

 Brother: Erkek kardeş

Sister: Kız kardeş

Stepmother: Üvey anne

 Stepfather: Üvey baba

 Wife: Eş (bayan)

 Husband: Eş (erkek)

 Nephew: Erkek yeğen

 Niece: Kız yeğen

 Grandfather: Büyük baba

 Grandmother: Büyük anne

 Grandson: Erkek torun

 Granddaughter: Kız torun

 Son: Erkek evlat

 Daughter: Kız evlat

 Aunt: Hala/teyze

 Uncle: Amca/dayı

Father-in-law: Kayınpeder

 Mother-in-law: Kayınvalide

 Sister-in-law: Yenge/görümce/elti/baldız

 Cousin: Kuzen

 Son-in-law: Damat

 Brother-in-law: Enişte/ bacanak/ kayınbirader

YDS kelime soru çözme teknikleri !

“KPDS-ÜDS SINAV TEKNİKLERİ“kitabından alıntıdır.  


DİKKAT !  KELİME SORULARINI
1. Anlam bilgisine dayalı,
2. Kalıba dayalı,
3.  Preposition (ilgeç)’e dayalı olarak çözümleriz.
Contex’den yararlanarak kelime sorularını çözmek mümkündür.


1. KIYASLAMA
2. ÖRNEKLEME
3. ZITLIK
4. PARALELLİK


tekniklerinden yararlanmak  gerekir.


TEKNİK-1

Soru kökünün olumlu veya olumsuz anlam taşıdığını bulunuz.  Şıkları buna göre negatif ve pozitif anlam taşıyanlara ayırınız.  Anlam bakımından cümlede “paralellik” veya “zıtlık” varsa bu noktalara dikkat ediniz. Bağlaçların tiplerine dikkat ediniz. Zıtlık veren bağlaçlar bellidir.  Ayrıca Eğer soru kökü olumluysa olumsuz anlam taşıyanları eleyiniz. Bunun tersi durumda ise olumlular da elenebilir.




ÖRNEK SORULAR:

2010 ÜDS-FEN
1.  The world’s forests provide many —- benefits,  such as prevention of soil erosion,  as well as commercially important timber.
A) severe                 B) dependent          C) extinct
D) desperate           E) valuable
benefits: yarar” isim cinsi kelimeyi niteleyecek ve soru kökünün olumlu yapısına uyacak olan en uygun sıfat şıklar elenerek elde edilir.
İPUCU:“such as prevention of soil erosion” TOPRAK EROZYONUNU ÖNLEME  GİBİ Buradan soru kökünün olumlu bir anlam taşıdığını kolayca çıkartabiliriz.  Şimdi şıkları ayırıp negatif olanları ayıklayalım.
A) severe -sert  (-)    B) dependent -bağlı  (-+)  C) extinct- tükenmiş  (-)
D) desperate -umutsuz  (-)       E) valuable -değerli-önemli (+)
ÇÖZÜM: Dünya ormanları ne sağlar? benefits: yarar,  fayda Ne gibi yarar ? toprak erazyonunu önleme  Başka ne ? Ticari kereste


TEKNİK: Şıkları negatif-pozitif olarak sınıflarsak olumsuz olan A) severe B) dependent C) extinct D) desperate şıkları elenir.
Geriye tek şık kalır : E) valuable -değerli-önemli (+)
Benefit : fayda, yarar kelimesi isim cinsi bir kelime olup bunu niteleyecek sıfat yapısının anlamca uygun bir yapı oluşturması gerekir.
The body loses large amounts of iron when red blood cells are lost through bleeding,  and this causes a —- of iron.  (ÜDS 2010)
A) deficiency
B) display
C) failure
D) supplement
E) recurrence

ÇÖZÜM:  A
A)deficiency-eksiklik,  eksik,  yetersizlik
B) display- gösterme,  sergileme
C) failure- eksiklik,  yokluk,  aksatma
D) supplement – ek,  ilave,  tamamlayıcı
E) recurrence- tekrar,  yinelenme


“deficiency of iron= demir eksikliği” yapısı bir “collocation = eşdizimlilik” yani birlikte kullanım kuralına uymaktadır.

ÇEVİRİSİ: Alyuvarlar kanama ile azalınca vücut yüksek miktarda demir kaybeder,  bu da demir eksikliğineyol  açar.
Birinci tarafta verilen “The body loses large amounts of iron” ifade demir eksikliğinin bir tanımıdır.
İPUCU: Soru kökü olumsuz (negative) İSİM cinsi  bir kelimeyi gerektirmektedir.  Cause= Neden olmak
TEKNİK:  b, d, c  şıkları olumlu anlam taşımaktadır. A ve C şıkları olumsuzdur.  A şıkkı Collocation = eşdizimlilik” ile bulunur.  Yani dilin yaygın kullanılışına bakılır.

İPUCU: Soru kökü olumsuz (negative) İSİM cinsi  bir kelimeyi gerektirmektedir.   cause= neden olmak
TEKNİK:  b, d, c  şıkları olumlu anlam taşımaktadır. A ve C şıkları olumsuzdur.  A şıkkı collocation = eşdizimlilik” ile bulunur.  Yani dilin yaygın kullanılışına bakılır.  Bu soru anlam bilgisine dayalı olarak çözülebilir.
A failure of iron = hiç kullanılmayan bir yapı olur.


DİKKAT !   KELİME SORULARINI
1. Anlam bilgisine dayalı,
2. Kalıba dayalı,
3.  Preposition (ilgeç)’e dayalı olarak çözümleriz.
Cloud seeding,  a technique which attempts to make precipitation by dispersing silver iodide particles into clouds,  remains —- because it is
quite difficult to prove whether it actually works.
A) valuable
B) confidential
C) essential
D) fascinating
E) controversial
A) valuable :değerli (+)
B) confidential: güvenilir (+)
C) essential :temel  (+)
D) fascinating : büyüleyici (+)
E) controversial : tartışmalı (-)
Cümle sonundaki “because it is quite difficult to prove whether it actually Works” Onun gerçekten işe yarayıp yaramayacağını ispatlamak oldukça zordur. ” ifadesinden bu olayın tartışmalı olduğu verilmekte bundan da cevabın E olacağı anlaşılmaktadır.
TEKNİK: Bu soruda da şıkların negatif anlamlarından çıkarak,  pozitif olanı seçmek kolay olacaktır.
A dynasty is a —– of rulers who are members of the same family for generations.
A) starvation
B) shortage
C) tyranny
D) despotism
E) succession
ÇÖZÜM:  E
KELİMELER
A) starvation-açlık  (-)
B) shortage-yokluk (-)
C) tyranny-zorbalık (-)
D) despotism-sespotluk (-)
E) succession- yerine geçme (+)


ÇEVİRİ: Hanedanlık nesiller boyu aynı aileden gelen bireylerin arka arkaya yönetme silsilesidir.  (birbirlerinin yerine geçmeleridir. )

İPUCU: Boşluktan önce gelen “succession- yerine geçme” kelimesi bir isim olup kendisinden sonra gelen isim cinsi kelimeyi uyumlu olarak seçmede bir İPUCU oluşturur.  Bu soruda da şıkların negatif anlamlarından çıkarak,  pozitif olanı seçmek kolay olacaktır.
Since many people are unaware of the miseries of poverty and hunger,  it is —- easy for them to feel contented.
A) painfully
B) barely
C) violently
D) offensively
E) usually
A) painfully –ıstırapla (-)
B) barely- ancak,  anca (-)
C) violently – şiddetle (-)
D) offensively-rahatsızlıkla (-)
E) usually-genellikle (+)
miseries of poverty: yoksulluk sıkıntıları
contented: halinden memnun

ÇÖZÜM:  E

SORUNUN ÇEVİRİSİ: Pek çok insan fukaralığın ve açlığın yarattığı sıkıntılarından bir haber olduklarından,  kendilerini mutlu hissetmeleri genelde onlar için kolaydır.

İPUCU : zenginler için genellikle hallerinden memnun olmak durumu vardır. Bu nedenle en uygun zarf “genellikle” (çoğu zaman) anlamı veren “usually” gelmelidir.
A. Nejat Alperen     nejatalperen@hotmail.com  0538 855 62 66
http://www.nejatalperen.com

YDS teknikleri !

1- Zaman sorularından biri artık zaman paralelliğine uymayan birleşik bir cümle oluyor, unutma. Yani bir fiil V2 ise diğeri V1 olabilir. İlk 20 soruda karşılaştığınız THAT veya WHO/WHICH bağlaçları taşıyan cümlelerin fiili genellikle V1 olur.

2- Sayısal bilgi içeren bir sözcükten önce gelen boşluğa, yaklaşık anlamına gelen, some, by, roughly, about, virtually, almost, approximately, sözcükleirnden biri gelir. Örn. I saw about 50 students.

3- Deyim fiillerde eylemin yönüne göre seçeneklerde uygun bir edat seçin. Mesela “off” uzaklaşma demektir. “Take off” o nedenle uçağın havalanması, “see off” ise yolcuların uğurlanması demektir. Make up, bring about ve set out en çok çıkan deyim-fiillerdir. .

4- İlk 35 soruda en az 5 tane zıtlık bağlacı (but, however, although, yet, whereas vb.) sorusu vardır. Bu bölümde “but-may/can” şeklindeki zıtlık olasılık, “most/many-but” şeklindeki çokluk-zıtlık ilişkisi ile although-still ilişkisine dikkat edin.

5- İngilizceden Türkçeye çeviri sorularında sorudaki fiilin karşılığını seçeneklerin son sözcüklerinde, Türkçeden İngilizceye çeviri sorularında sorunun öznesi veya ilk kelimelerinin karşılığını, seçeneklerin ilk sözcüğünde ara. Seçeneklerde aynı fiilden iki tane varsa öznelerini karşılaştır, aynı özneden iki tane varsa fiillerini karşılaştırın.

6- Cümle tamamlama sorularında fiille biten soru için seçeneklerde THAT veya fiiline göre WH- li bir bağlaç ara. (I know THAT he didn’t come/ I wondered WHY he didn’t come)

7- Cümle tamamlama sorularında isimle biten soru için seçeneklerde WHO/WHICH (THAT)/WHERE/WHEN ile başlayan cümle arayın.

7- Paragrafta eksik cümleyi tamamlama sorularında paragrafı okumadan önce seçeneklerden This/These/That/Such+isim şeklinde başlayan cümle veya However gibi virgülle kullanılan bir bağlaç ile başlayan cümle arayın.

8- Farklı cümleyi bulma sorularında da bu sözcüklerden yararlanın.

9- Diyalog sorularında “Well” ile başlayan şıklar sık sık doğru olmaktadır. Özellikle boşluk açıklama isteyen mesela what,veya how ile başlayan bir soru cümlesinden sonra ise, cevap genellikle “well”le başlayan 3-4 satırlık şık olur. Burada Yes/No sorularına da dikkat edin.

10- Eş anlamlı cümleyi bulma sorularında soruda bağlaç varsa seçeneklerde önce bunun eş anlamlısını arayın. Aramaya genellikle doğru şık olan en uzun şıktan başlayın. Bağlaç yoksa sıfat veya zarfların eş anlamlısını arayın. Appear=seem=look like, çok kullanılır. Because=Since=as çok sorulur.

11- Okuma parçalarında ilk ve son cümleden birer soru çıkar. İlk okuma sırasında bağlaçlı cümlelerin altını çizin. Diğer sorular çoğunlukla onlardan çıkar. Seçenekleri okurken karşılaşacağınız no, never, always, only, greatly, far more, all, fully, wholly, extremely, so…that, gibi ifadeler genellikle yanlış şık üretmek için kullanılır. Onlardan kaçının. Only bazen doğru da olabilmektedir.

12- Bu sınavlarda COULD present ihtimal, YET but gibi zıtlık, ANY ise olumlu cümlelerde herhangi bir anlamında kullanılmaktadır, unutmayın. Özellikle COULD’u past diye hemen elemeyin.

13- Soruda tekil bir özne varsa seçeneklerde HE/SHE/IT ile başlayana bakın, çoğul bir özne varsa THEY, ile başlayana bakın.

14- Farklı cümle sorularında "most" ile başlayan cümleler ile "in fact" veya "indeed" ile bağlayan cümleler yanlış cümle olabilmektedir.

15- Preposition sorularında da “of” çok sorulur, unutmayın. The+isim------------ şeklinde bir yapı varsa boşluğa "of" gelir.“V3” ten sonra genellikle “by” gelir. Preposition sorusundaki fiil (compare, fiili gibi) co- ön eki ile başlıyorsa seçeneklerde "with" arayın.

16- Şıkları A'dan başlayarak sırayla değerlendirmek yerine yukarıda sözü edilen ipuçlarından hareketle doğru cevap olma olasılığı olan şıktan başlayarak değerlendirin.

17- ilk 20 sorudan birinde ……..isim ……..isim, şeklinde birbirine benzer iki isim varsa, şıklarda both..and, not only..but also, either..or veya neither…nor yapılarından biri vardır. Doğru şık o olur. İsim…….isim, şeklinde bir yapı varsa, şıklarda “as well as” veya “rather than” olur. Bu %80-90 doğru şıktır.


Metin Alper

Popular Posts