Öne Çıkan Yayın

kelime videoları

https://www.youtube.com/channel/UC91Wrsi_25Ts3280rX8CLDw                                               ...

30 Nisan 2014 Çarşamba

Almanca Aile Birleşimi Sınav Soruları

http://www.goethe.de/lrn/prj/egn/sd1/mat/trindex.htm


Alıştırma ve bilgi materyali


            

Online alıştırma materyali

Sınav Örneği
Goethe-Zertifikat A1: Start Deutsch 1

İndirilebilecek materyaller

Sınav Örneği
Sınav ÖrneğiPDF, 1,2 MB
Dinlediğini anlama dosyasını şimdi dinleyin
Start Deutsch 1
MP3, 17:08 Min.
Download Symbol Dinlediğini anlama dosyasını indirin
Start Deutsch 1

MP3, 13 MB
Sınav örneği 01
Sınav örneği 01PDF, 2 MB
Dinlediğini anlama dosyasını şimdi dinleyin
Start Deutsch 1
MP3, 18:17 Min.
Download Symbol Dinlediğini anlama dosyasını indirin
Start Deutsch 1

MP3, 13 MB
Sınav örneği 02
Sınav Örneği 02 PDF, 2 MB
Dinlediğini anlama dosyasını şimdi dinleyin
Start Deutsch 1
MP3, 19:04 Min.
Download SymbolDinlediğini anlama dosyasını indirin
Start Deutsch 1

MP3, 13 MB
Sınav yöentmeliği ve Uygulama yönergesi
Sınav yönetmeliğiPDF, 306 KB
Uygulama yönergesi
Start Deutsch 1
PDF, 304 KB
Uygulama yönergelerini tamamlayıcı ek:    Özel gereksinimleri olan sınav katılımcıları PDF, 234 KB
Özel gereksinimleri olan sınav katılımcıları için bilgiler PDF, 61 KB
El kitabı
Sinav hedefleri sınav içeriği    Start Deutsch 1PDF, 3,5 MB

Sipariş edilebilecek materyaller

Start Deutsch 1 Sınav Örneği
Aday ve sınav görevlisi kitapçığı Audio-CD14,99 €ISBN 978-3-939670-77-3
 
Start Deutsch 1'e yönelik Sınav Örneği 01
Aday ve sınav görevlisi kitapçığı Audio-CD  14,99 €ISBN 978-3-939670-78-0
 
Start Deutsch 1'e yönelik Sınav Örneği 02
Aday ve sınav görevlisi kitapçığı Audio-CD14,99 €ISBN 978-3-939670-87-2
Bir sınav örneği, bütün yazılı sınav bölümlerine yönelik soruların bulunduğu aday kitapçığını, bir ses CD'si ya da alternatif olarak bir dinleme kasetini ayrıca çözümler ve okunuşlarıyla (transkripsiyon) birlikte sınav görevlisi kitapçığını kapsar.
 
Start Deutsch 1 El kitabı
Sinav hedefleri sınav içeriği 15,00 €ISBN 978-3-939670-76-6
Wortliste 6,00 € ISBN 978-3-939670-79-7
Miteinander Arapça yayın
Medya paketi: Yeni başlayanlar için Almanca kendi kendine öğrenme kursu, alıştırma testli, Arapça talimatlarla
€39,99 ISBN 978-3-19-209509-2
   
Miteinander İngilizce yayın
Medya paketi: Yeni başlayanlar için Almanca kendi kendine öğrenme kursu, alıştırma testli, İngilizce talimatlarla
€39,99ISBN 978-3-19-009509-4
   
Miteinander Türkçe yayın
Medya paketi: Yeni başlayanlar için Almanca kendi kendine öğrenme kursu, alıştırma testli, Türkçe talimatlarla
€39,99ISBN 978-3-19-109509-3
   
Miteinander Rusça yayın
Medya paketi: Yeni başlayanlar için Almanca kendi kendine öğrenme kursu, alıştırma testli, Rusça talimatlarla
€39,99ISBN 978-3-19-309509-1
   
Miteinander Tayca yayın
Medya paketi: Yeni başlayanlar için Almanca kendi kendine öğrenme kursu, alıştırma testli, Tayca talimatlarla
€39,99ISBN 978-3-19-409509-0
           

Goethe-Institut e.V.
Bestellungen
Dachauer Straße 122
80637 München
Tel: +49 89 15921-275

Kayıp Türkçe kelimeler bulundu

Gazeteci Ahmet Dinç, yirmi yılı aşkın bir süredir Anadolu şivelerinden derlediği yeni kelimeleri bir kitapta topladı. Kenara köşeye alınan notlarla oluşturulan kelime koleksiyonu, kayda geçmeyen 11 bin, toplamda ise 20 bin yeni kelimeden oluşan bir sözlük halini aldı.

Cemil Meriç, ‘Kendi gerçeğimizi kendi kelimelerimizle anlayıp anlatmak...’ diyor. Bugüne kadar her türlü fırsatla Türk dilinin geniş manaları haiz olduğunu, ne var ki gayretler üstü bir seferberlikle iğdiş edildiğini söyledik durduk. “Efendim, her yeri yabancı tabelalar istila etmiş. Kimse de şunu ‘kontrol’ etmez mi?” nidalarına hiç yabancı değiliz. Ama gelin görün ki, bunu dile getirirken bile sirkatimizi söylüyoruz. Öyle ki sırf cümlenin içinde şık duruyor diye sarf ettiğimiz yabancı kelimeler, artık toplumun geçer akçesi oldu. Türk dilinin haysiyetine sahip çıkan seferberlik kampanyaları, kolaycılıkla efsunlanmış bir bilince maalesef hükmedemiyor.
Öz dilimizin ne renkli kelimelerle süslü olduğu ve bu velud dilin kelime ithal etmeye gerek bırakmayacağı bir kez daha ispat edildi. Zaman Gazetesi muhabiri Ahmet Dinç, sadece Anadolu’daki konuşmalara kulak vererek yaptığı çalışmada, yerel şiveler içinde 20 binden fazla yeni kelimeyle tanışmış. Karşılaştığı yeni tabir ve seslerin havada yok olup gitmesine tabiri yerindeyse kıyamamış. Meslek yaşamı boyunca Anadolu’nun dört bir bucağını dolaşırken kulağına takılan kelimelerle, ‘Türkçe’nin Kayıp Kelimeleri’ adını verdiği sözlüğü hazırlamış.
Kenara köşeye alınan notlardan dil bekçiliğine
Bu mananın karşılığı Türkçede yok denilerek evlat edinilen kelimelerin sayısı on binleri buldu. Halbuki Türkçede oluşan bu boşlukları dolduracak ve hâlihazırda kullanılan onlarca kelime Anadolu’nun dört bir köşesinde keşfedilmeyi bekliyor. Ahmet Dinç de 1990’lı yıllardan bu yana dikkatini çeken sözlükleri not ederek adeta zamanın çarkları arasından çekip almış. Bilhassa yaşlıların ağzından düşen kelimeleri toplayan Dinç, bu manaların kahir ekserini lügatlerde göremeyince, notlar birden kıymetlenmiş. Oyunlardan, yemek tariflerine, düğün ve yas merasimlerine kadar Anadolu kültüründen tebarüz eden kelimeleri yeniden derlemiş.
    Fanus Kitap’tan çıkan ‘Türkçe’nin Kayıp Kelimeleri’, özellikle taşra yaşamına ait yüzlerce yeni mana ve sesi içeren sayfalarıyla adeta bir dil cümbüşü görüntüsü verirken, Türk dilini İstanbul lehçesiyle sınırlandırmanın, onu ne kadar yalnızlaştırdığını da ortaya koyuyor. Başta iletişim araçları ve kent yaşamının teşviki vasıtasıyla toplumun bünyesinde melezleşen dilimizin, geri plana itilmiş zengin Anadolu Türkçesinden dilenecek çok şeyi var.
Kelimelerin peşinde yakın zaman izi
Geniş bir kaynak taraması yapılarak düzenlenen kitap, bir lügat gayesiyle oluşmamış. Kelimelerin kökenleri, grameri özelliklerine yer verilmemiş. Zaten yazarın da böyle bir gayesi olmadığı kitabın sunuşunda ifade ediliyor. Fakat Dinç, çalışmasını, “Yok olmak üzereyken fark edilmiş, kelime, kavram ve diğer kültür öğelerinin kayıt altına alınmasına yönelik kişisel bir çaba.” diyerek nitelendiriyor.
Köy ve doğadaki yaşamın Anadolu’daki yansımalarını adım adım görebileceğiniz kitap, kelime ve deyişlerin yalın manalarını içeriyor. Dinç, şive ve lehçeler lügati de dahil olmak üzere sair sözlüklerde manası bulunmayan yeni 11 bin kelime tespit etmiş. Her ne kadar bunların fonetik alfabeyle yazılışı kitapta yer almasa da, yerel şive telaffuzu için genizden veya gırtlaktan gelen sesler ‘k, g, ğ, h, n’ harfleri kullanılmış. Kelimelerin bulunduğu ve not edildiği coğrafi bölge, yer adları başta korunsa da buna benzer kelimelerin diğer bölgelerde rastlanılmasıyla kitabın müktesebatından çıkarılmış.
Anadolu’da komşu Arapça, Farsça, Gürcüce, Ermenice, Rumca gibi onlarca dilden evrilen kelimeleri de mahfuz olan ve 10 bin 943 madde başlığıyla derlenen kitap, toplamda 30 bin Türkçe manayı barındırıyor. Yakın zamana kadar konuşulan bu kelimeleri tek başına barındıran Türkçe’nin Kayıp Kelimeleri, yetkili kurumlarının son tahlilde hangi çölde ne vahası aradığını sordurtuyor.
Kayıp kelimelerden bir demet
Abulabu: Sözünü bilmez, patavatsız
Bacak germek: İnat etmek, işin bitmemesi için ayak sürümek
Can şenliği: Kafaları uyuştuğu ve hoşlaştıkları için değil, yalnızlık yüzünden arkadaşlık edilen kimse
Çalpan: Demode olmuş, eskimiş
Düşüt: Kişinin öldüğü yer, ölüm olayı
Eğmelenmek: Utanmak, sıkılmak
Ezelbahar: Mart ayı
Fağrımak: Gençliğin elden kayıp gitmesi, yaşlılıktan bedensel sıkıntılar içinde olmak
Gadanı alayım: Günahın bana geçsin, ben yükleneyim anlamındaki deyim
Garasu: Kola gibi gazlı, asitli içeceklere verilen ad
Gecebe: Biblo, vazo
Gevük: Çenesi yukarı doğru kalkık kimseler için kullanılan sıfat
Govaldama: Ayakkabıyı çorapsız giymek
Harpuçlamak: Parmaklarını kullanarak bir şeyleri ezmek
Ilgınsılgın: Belli belirsiz, uzaktan gelen sesler
İrtişik: Bir işi yapmak veya bir şey getirmek üzere gittiği yerden zamanında dönmeyip oyalanan kimse
Kantur: Yazıhane, ofis, büro
Lukluk: Misket oyununda açılan çukur
Mantuş: Ağırkanlı, yavaş hareket eden kimse
Mavğana: Aşırı şişman olanlar için kullanılan sıfat
Nuz: Tatlı ile ekşi arasındaki tat
Oyulgamak: Bir elbiseyi kaba, düzensiz dikişlerle dikmek
Satımcalık: Komisyon, alım-satımda aracıların aldığı para
Sevingeç: Küçük şeylere dahi mutlu olabilen, sevinebilen kimse
Tıncık: İp, kablo gibi eşyaların birbirine dolaşma durumu
Zopur: İnce ince yağan yağmur

29 Nisan 2014 Salı

Mektep’ten Okul’a

Osmanlı’da ilk ve ortaöğretim kurumları ‘Mektep’tiler: ‘İlk Mektep’, ‘Orta Mektep’. Benim okula başladığım 40’lı yılların başında, hâlâ ‘İlk Mektep’, ‘Orta Mektep’ diyenler vardı. ‘Mektep’ sonradan okula dönüştü: İlk Mekteb’e, artık ‘İlkokul’, ‘Orta Mekteb’e de, ‘Orta Okul’ demeye başladık…Dikkat ettiniz herhalde: Osmanlı’da öğretim ‘Mektep’le, ‘ke te be’ sülasisinden yani ‘yazmak’tan iştikaklı ‘yazı’ ile başlıyordu. ‘Mektep’ ‘Okul’a dönüşünce Öğretim ‘okuma’yla başlatılmış oldu. Mektepten Okula ya da Yazmak’tan Okuma’ya! Osmanlı’dan Cumhuriyet’e maarif sistemimizin dönüşümü!Biliyoruz: Oysa, yazı, okuma’dan önce gelir: Yazılmış olan okunur ancak! Yazı yoksa nedir okunacak olan? Asıl mesele, her ikisinin bir aradalığı ya da genelgeçer bir deyişle söylemek gerekirse okuma-yazma işidir. Bu ayrılmazlık ya soru sorulurken [‘Okuma yazma biliyor musun?’] ya da etkinlikler duyurulurken [‘Okuma yazma seferberliği başladı!..’]; yahut da bir entelektüel kimlik belirtilirken [‘okur yazar biridir!’] görülür... [Geçerken belirteyim: Benim gibi eski harfleri Cumhuriyet okullarında öğrenmeyenler için okumak kolay, yazmak’sa çok daha zor olmuştur. Ben, kendi hesabıma, Latin alfabesi ile yazmanın, Arap alfabesi ile yazmaktan çok daha çok daha kolay olduğunu itiraf ederim.]Maarif, talim ve terbiye demektir. Nitekim, bugün Türkiye’de milli eğitim bürokrasisinde en yüksek kurul, Talim ve Terbiye Kurulu’dur. Talim, ‘ilm’ kökünden ‘bilgi’ye, bugünkü deyişle, öğrenime; terbiye ise ‘yetiştirmek’ anlamında eğitime karşılık geliyor: ruh terbiyesi, beden terbiyesi gibi… Maarif ise, hem eğitim hem de öğretim’dir: Eğitim ve öğretimin marifet sahibi kılması, hiç şüphesiz, tasavvufî manada irfanî bilgi ile karıştırılmamalıdır; burada ‘maarif’ten, Tevfik Fikret’in ‘Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bir şairim’ derken kastettiği ‘irfan’ anlaşılmalıdır. Kısaca, Seküler manada, Maarif! Bunu ‘kültür’ kelimesi ile karşılayabiliriz. Cemil Meriç hocanın ‘Kültürden İrfana’ sözüyle anlatmak istediği de tastamam budur: Seküler Maarif’ten yani Kültür’den, Tasavvufî İrfan’a…Anlamak konusuna gelince: Sorulması gereken soru şu olmalıdır: Anlamak  nedir? Nasıl anlarız? Daha somut bir deyişle, anlamanın ideal yolu, okumaktan mı, yoksa yazmaktan mı geçer? Bu doğrudan doğruya bir psikolojik meseledir: İnsan yazarken mi daha dikkatlidir, yoksa okurken mi?Bu sorunun cevabı açıktır: Elbette yazarken daha dikkatli olunur ve dikkat, anlamanın olmazsa olmaz’ı, lâzım-ı gayrı mufarıkıdır! Anlamak için okuyanların, genellikle okurken not alıyor olmaları; okunan metnin zihinsel olarak kendinin kılındığını, eski deyişle, mananın temellük edildiğini gösterir. Okurken not almak ya da okurken yazmak, mananın temellükünde hem bellemeyi, öğrenmeyi, tahsil’i, hem de metinle bir diyaloğa girmeyi mümkün kılar. Metnin daha iyi anlaşılması için sorulması gereken sorular, okurun zihnine takılan meseleler ve neyin nasıl anlaşılması gerektiği konusundaki varsa şayet, belirsizlikler, üzerinde sonradan düşünmek ve cevaplamak için anlaşılanın ya da anlaşılmayanın yazıya dökülmesi şarttır.Öğrenciler için okumanın can sıkıcı olmaması [bazı küçük öğrencilerin, hatta büyüklerin!] kitap okurken uyukladıklarına tanık olanlarınız vardır şüphesiz. Okumak, okunan hele kolay bir metin değilse, dağıtıcı; yazmak ise, toplayıcıdır.Bir metni anlamanın ‘tahsil’ ya da öğrenim tarzı buysa, bir de ‘terbiye’ ya da eğitim boyutu da olmalıdır. Okulda ya da evde kitap okuma, bir öğrenim meselesi olduğu kadar, bir eğitim konusudur: Kitap okuma terbiyesi vermek!‘Çocuklarımız okumuyorlar!’ diye yakınanlara duyurulur!

Hilmi Yavuz

Çocuğunuzla yarı Almanca yarı Türkçe konuşmayın

Çocuklarıyla yarı Türkçe yarı Almanca konuşan anne-babalar, çocuklarının hem sosyal, kültürel hayatını, hem de eğitim hayatını riske sokuyor. Çocukların anadilinin anaokuluna gidene kadar sağlam bir şekilde oturması gerektiğine işaret eden konuşma terapisti Neslihan Cantı, anadilini öğrenemeyen bir çocuğun zaten ikinci bir dili öğrenmesinin de zor olduğunu söylüyor.
 
Konuşma terapisti Neslihan Cantı, çocuklarının Almancayı daha iyi öğrenmesi için küçük yaşlarda Almanca konuşan anne-babaları uyardı. Bergkamen-Werne şehrinde yaşayan Cantı, çocukla yarı Türkçe yarı Almanca konuşulmaması gerektiğini söyledi. Türk kökenlilerin iki dil ve iki kültür arasında yaşadığını ifade eden Cantı, “Bu bazı sorunları da beraberinde getiriyor. Anne-babalar çocuklarıyla Türkçe konuşsun. İnsanın kimliğinde en önemli etken kendi kültürü ve kendi ana dilidir. Ana  dilini öğrenemeyen bir çocuk ikinci bir dili nasıl öğrenecek?” diye konuştu. Çocukların dört yaşına kadar cümle kurmaya başladığını dile getiren uzman, bu dönemde ilk önce tek dil öğretilmesi gerektiğini kaydetti. Bu açıdan çocukların anaokuluna başlayana kadar kendi  ana dilini öğrenmesi  gerektiğine işaret eden konuşma terapisi uzmanı Cantı, ‘Çocuk ikinci dil olarak Almancayı daha sağlıklı bir şekilde anaokulunda ve ilkokulda öğrenirse başarılı olur. Böylelikle Almanca dili fazla erezyona uğramaz.” dedi.
Bebeklere dokuzuncu aydan sonra masal ve hikaye kitapları okunmasını tavsiye eden Cantı, “Hikayeler çocuğun dikkatini çeker. Gözleri, kulakları ve beyni harekete geçer. Bu da çocuğun gelişmesine katkıda bulunur. Televizyonda çocuklara saatlerce çizgi film seyrettirmeyin. Bunun en büyük dezavantajı televizyonda oynayan çizgi film hızlı hareket ettiğinden dolayı çocuğun dikkati dağılır ve gelişimine katkısı olmaz.” ifadelerini kullandı.
Sosyal faaliyetler içinde olan anne ve babanın çocuğu da aktif hale getireceğini ifade eden Cantı şöyle konuştu: “Sosyal faaliyetler çocuğun gelişimine  katkı sağlar. Türk çocukları anaokulunda veya ilkokulda Almancayı Alman arkadaşları ile konuşarak geliştirecektir. Aileler içine kapanık olmamalı çevrede olup bitenleri görmeli, başka ailelerle diyalog kurarak  toplumun içinde yer almalı. Sosyal  hayatın içinde büyüyen bir çocuk daha iyi konuşacak, etrafıyla daha  ahenkli bir iletişime geçecektir.”
Okula yeni başlayan çocukların bazı testlerden geçirildiğini ifade eden uzman, bu testleri ağır bulduğunu, bu testleri bazı göçmen çocuklarının geçemediğini belirtti.Anne ve babalara bu konuda büyük görevler düştüğünü anlatan Cantı, ailelere çocukların eğitiminde son anda önlem almamaları gerektiği yönünde uyarıda bulundu.

Kelime Uydurma Meselesi

Kelime uydurmalarına karşı iyi niyetli-tarafsız- bazı aydınlar şöyle diyorlar:
 
-      Bırakın! Varsın uydursun, tutarsa dilimiz kazanır.
 
İlk başta bu lafın iyi niyetinden şüphe edilemez. Ama bir an bu uydurma yahut ana köklerden üretip “teklif etme” işine bir sabah bütün yazarların giriştiğini, herkesin keyfince uydurup teklife başladığını hayal edelim.
  
Dilimizi sadeleştirmek, halkın daha kolay anlamasını sağlamak “çaba” mız saygıya değer. Ne kadar çok kelime teklif edersek, o kadar çok kelime tutturmak hesabı da doğru gibidir. Türkçe o sabah, birdenbire ne hale gelir?
 
İkinci Cihan Harbi’nden sonra İngiltere’de apansız patlayan bir dil gürültüsü hatırlıyoruz. İngiliz generallerinden birisi, askerliğe dair yazdığı bir küçük eserde Tanket kelimesini kullanmağa kalkmış. General bu lafla, Fransız dil kurallarına uyarak, “Küçük Tank” demek istemişti. İngiltere’de kıyamet koptu. Hiç kimsenin aklına:
 
-      “Oh ne iyi! Dilimizde yoktu. Fena mı? Belki tutar. İngilizce zenginleşir!” demek gelmedi.
 
General küstahlıkla, çizmeden yukarı çıkmakla suçlandırıldı. Maskara edildi.
 
Bu hal: “İngilizce diğer dillerden yüksek kale duvarları ile kesin surette ayrılmıştır,  ona öteki dillerden hiçbir kelime, hiçbir kural sızdırılmıyor” manasına alınamaz.
 
İngilizcenin konuşma dili de öteki dillerden sürekli olarak alış-veriştedir. Fakat iş yazı diline- İngiliz sözlüğüne- geldi mi, iş hemen değişir.
 
Bir dili zenginleşmek, daha kolay, daha kuvvetli bir anlaşma aleti haline getirmekle, o dili içinden çıkılmaz bir anarşiye atmak arasında fark vardır. Anarşinin hiçbir çeşidi, şimdiye kadar hiçbir işi kolaylaştırmamıştır. Bir dilde terim ve kelime uydurmak yahut üretmek hakkı kimlere tanınmalı?
 
Bir vatandaş –isterse büyük eleştirmeci olsun- böyle bir işi üstüne ne sıfat ve cesaretle alır?
 
Bunu sonu nerelere varır?
 
İşte bu soruların karşılığını bulmak için bir kelimeyi gözden geçirelim:
 
Colonie kelimesi Osmanlıcada Müstemleke ve Müstamere olarak karşılanmıştır. Kelimenin aslı Lâtincedir. Bir başka memlekete, arazisini işlemek üzere cemaatle hicret etmek manasına gelir.
 
Colonisation ise, bir memlekette müstamerat kurmak, o memlekette diğer bir memleketten getirilen ahali ise iskan etmek suretiyle karşılanmıştır. Müstemlekeciler, bu işin içindeki soygunculuğu, rezaleti örtbas etmek için kelimeyi Latincenin işlemek, hatta ihya etmek anlamına gelen bir kökten üretmişlerdir.
 
Osmanlılar da aslına sadık kalarak –müstamere- yani “imar etmek”le karşılamışlar. Halbuysa, biz dil devriminin ilk sıralarında müstemlekeciliğe karşı idik. Öz Türkçesini “İmar ve ihya etmek, bir memleketi, arazisini işlemek üzere bir başka ahali ile iskan etmek” manalarına almadık. Müstemlekeciliğin sahici manasını karşılamak üzere “Sömürge”yi seçtik. Bu kelimede imar, ihya, iskân manaları yoktur. “Silip süpürmek, kanını emmek, yerlileri yitirmek” manaları vardır. Eğer biz de o zaman müstemlekeci memleketlerden olsaydık yahut onların politikalarını savunsaydık, öz Türkçesini başka bir kökten arayıp bulur, teklif ederdik.
 
Görülüyor ki kelime üretir, uydurur ve teklif ederken, sadece gönlümüzün istediğini, hoşumuza gideni yapamıyoruz. Bu iş, yalnız bize bağlı olmayan bir sosyal ve politik hayatla değişebilir başka faktörlerle ilgili…
 
Zaten bütün zorluk da buradan geliyor.
 
Yoksa herkes oturur, uydurur, üretir, teklif eder, tutarsa ün alırdı.
 
Aydınlarının çoğunluğu en az bizim aydınlar kadar iyi niyetli, fakat bizim aydınlardan elbette çok daha bilgili olan diğer memleketlerde işte bu sebepten şunun bunun uydurmalarına “belki faydalı olur” iyi niyetiyle göz yumulmaz.
 
Böyleleri, uydurma dillerini her yerde bastırmak imkanı bulamazlar. Fantezilerini duyurmak istedikleri zaman keselerinden harcayıp kitap, broşür yayınlamak zorunda kalırlar. Hele bazı delikanlıların, ana dillerini bilmemekten gelen cahilliklerini, ilerilik gibi kabullenmek, görülmüş işitilmiş bir rezalet değildir. Akla esen her kelimeyi teklif ederek bir dilin zenginleşeceği inancı, dil bilgisi diye bir ilim kolunun var olduğunu inkar etmekle birdir.
 
Gelecek yazıda, halk diline girmiş de olsa bir kelimenin nasıl lisana yerleşmiş sayılamayacağını gözden geçireceğiz.
 
Dil Meselesi
 
Ayın Tarihi = Ankara 1 Teşrin 1935
 
    Kullanılan kelimeler:
   
    Siyasa - Şar Kurulu - İlbay - Şarbay - Basın Oruntakları - Dayre - Sığılmak- Durluk (istikrar) – Saptamak - Gerek - Erge – Özensiz – Ögrenek - Yaraç- Yükümsel - Yeritilme - Yaduyru – İspeliter - Tecim – Diyev - Uray - Salgıt-Duru kurtarıcı – Cumur - Ayta - Kapsal - Hakyeri – Yönerge - Kurak- Görek – Göregitmek - İsten (samimi)- Finans Danışmanı - Yarşarbay.

Kemal Tahir, Söylemin Biricikliği ve İslam

Michel Foucault, Kelimeler ve Şeyler’de (‘Les Mots et Les Choses’), Rönesans Episteme’si ile (Rönesans’ta neyin ‘bilgi’ sayılmasına ilişkin kurallar, ölçüler, normlar), Klasik Dönem (17. yy.) Episteme’si arasındaki radikal farklara dikkati çeker. Bir Rönesans doğabilimcisi olan Aldrovandi’ye göre bilimsel ‘bilgi’ sayılan şeyler, bir Klasik Dönem doğabilimcisine, Buffon’a göre, bilim adına tam bir ‘skandal’ teşkil ederler. Aldrovandi, bir hayvanın, mesela yılanın, anatomik özelliklerinin yanı sıra mitolojik, etimolojik, ve anekdota dayalı duyum ve enformasyonları da almakta sakınca görmez kitabına. Oysa Buffon için, düpedüz anlaşılmaz bir tavırdır bu: Bir hayvanın kendisine ilişkin olanlarla, onun hakkında söylenenlere ilişkin olanlar arasında radikal bir fark öngörür Buffon... Foucault, bu Episteme farkını şöyle açıklar: Aldrovandi’ye göre, Doğa, birbirinden ayrışmamış bir kelimeler ve işaretler bütünüdür ve bir doğabilimcinin işi, ister ‘insanların kitaplarında, ister Dünya’nın kitabında’ var olan bu kelime ve işaretleri derlemekten ibarettir: –Rönesans Episteme’si bunu gerektirir çünkü! Bir başka deyişle, Rönesans Episteme’sinde Dil ve Doğa birbirinden farklılaşmamıştır. Oysa, Buffon için Dil, Doğa’nın bir parçası değildir;– onu temsil etme yollarından biridir sadece. Dolayısıyla, bir hayvan hakkında söylenenler (mitoloji, anekdot, etimoloji vb.), yani Dil’e ait olanlarla, hayvanın kendisine, yani Doğa’ya ait olanlar (anatomi vb.) arasında radikal bir fark vardır. Buffon, özenle ayırır bunları; ve, sadece Doğa’ya ait olanı alır kitabına; –Klasik Dönem Episteme’si bunu gerektirmektedir çünkü... Bundan önceki yazımda, Kemal Tahir’in Devlet Ana romanından söz açtığımı hatırlayanlar olacaktır. O yazımda Jonathan Barnes’ın ‘Aristoteles’ üzerine yazdığı kitapta, onun (Aristoteles’in) –tıpkı Aldrovandi gibi– bir hayvanın, doğrudan gözleme dayalı Doğal ya da empirik özellikleri ile, ordan burdan derlenmiş ve bütünüyle tevatüre dayalı uydurma duyumları, birbirinden farklılaşmamış bilgiler olarak, aynı epistemolojik düzeye koyduğundan söz ettiğini bildirmiştim. Mesela, bir bizonun, uzun mesafeye ulaşabilen bir dışkılama yeteneği olduğunu, ve bizonun, bu yeteneğini, kavurucu sıcaklıktaki dışkısından yararlanarak, kendini savunma amacıyla kullandığını yazabilmiştir Aristoteles. Hatırlayacaksınız: Barnes, Aristoteles’in gerçekten bugünün Episteme’si ile, gerçekten ‘bilimsel’ sayılabilecek gözlemlerinin yanı sıra, ‘bazı sarhoş avcıların anlattıkları saçma sapan hikayeleri’ (mesela, bizonun dışkılama yeteneği üzerine yazdıklarını), zooloji araştırmaları kitabına almasını, çok şaşırtıcı bulmaktaydı... Sadece Aristoteles mi; –değil elbette! Homeros da İlyada’sında, Klasik dönem sonrası Episteme anlayışına göre, birbiriyle asla aynı ‘bilgi’ düzleminde bulunmaması gereken Tarih ve Mitos’u, aralarında herhangi bir epistemolojik fark öngörmeden, birlikte dile getirmekte bir sakınca görmemişti. Kemal Tahir’in ‘Devlet Ana’sı, işte bu açıdan bakıldığında, tastamam Homeros, Aristoteles ve Aldrovandi’nin içinde yer aldıkları epistemik söylemi yeniden üreten bir olağandışı (evet, olağandışı ve müstesna!) bir metin olarak ele alınmalıdır. ‘Devlet Ana’da, 13. yüzyıl Anadolu’sunun tarihiyle örtüşmeyen mitolojik, anekdotal (yani, rivayete dayalı) birtakım duyum ve enformasyonların, gerçeğe dayalı tarihsel bilgilerle aynı düzeye konulmasının, Kemal Tahir’i eleştirmek için kullanıldığını hatırlamalı burada. Gerçekten de, ‘Devlet Ana’da Yunus Emre’nin Latince konuşması, ya da dürbün kullanılmasına ilişkin bölümler, tarihsel gerçeklere aykırı düştükleri gerekçesiyle Kemal Tahir’in ‘cehaleti’ne(!) kanıt gösterilmişti. Oysa, eleştirenlerin Kemal Tahir’in ne yapmak istediğinden maalesef haberleri yoktu! O, 13. yüzyıl Anadolu’sunda Osmanlı devletinin kuruluşunu, Klasik dönem öncesi Episteme’siyle, yani tastamam o döneme (13. yüzyıla) denk düşen bir epistemik bütünlükle söylemselleştiriyor; romanını, bilerek ve kasden, Tarih’in, Mitoloji’nin, Masal’ın ve Rivayet’in birbirinden ayrılmadığı bir söylemle inşa ediyordu. Kemal Tahir’in, ‘bize ait’ bir roman söylemi kurulmasına ilişkin olarak ‘Devlet Ana’da gerçekleştirdiği, hiç şüphe yok, büyük bir devrimdir. Nietzsche, nasıl, Yunanlıların Trajik çağındaki Apollon ve Dionysos birlikteliğini (Ölçü ve Denge söylemiyle Coşku ve Vecd söyleminin birlikteliğini), Felsefe’nin ve Şiir’in birbirinden ayrılmadığı o Sokrates–Öncesi Trajik dönemin söylemiyle yeniden inşa etmenin ardına düştüyse, Kemal Tahir de, Tarih’in ve Mitolojinin birbirinden ayrılmadığı o Kuruluş döneminin söylemini yeniden inşa etmenin ardına düşmüştü. Bunu asla unutmamak gerek! Gerçekten ‘bize ait’ olan neyse, onun, Avrupa Modernleşmesinin dönüşümünü imleyen Klasik Dönem Episteme’sini temellük etmemiş olmamızla ilişkilendirilerek aranması gerekir. Osmanlı Medeniyetinin kendine özgülüğü, Modern Batı Medeniyetinin söylemler arasında öngördüğü radikal farklılıklara dayalı çoğulcu yaklaşımı gözardı edildiğinde kavranabilir ancak. Osmanlı Medeniyetinin, tekil ve biricik bir söylemin içinden İnsan’a ve Dünya’ya bakıyor olması, bana göre elbet, İslam’ın Tevhid konsepti ile temellendirilebilinir. Ama bu, bir başka yazının konusudur.

HİLMİ YAVUZ

Türkçenin Unutulmuş Sözcükleri

Karaman, Türkçenin Anadoluda resmi dil ilan edildiği ilk yer. Çoğumuzun anlamadığı ama, biraz dikkat gösterildiğinde; yabancısı olmadığımız, ilginç Türkçe sözcüklerin hâlâ kullanıldığı bir şehir bugün Karaman.


ALAYA: Siyah ve kokulu üzüme verilen ad.
ALAVURT: Kabaktan yapılmış su kabı
ALENGİRLİ: Tutarsız
AKDİMBİT: Beyaz erken olan üzüme verilen ad
ANDIK: Sırtlan
ANDIZ: Ardıç cinsinden, pekmez yapmakta kullanılan bir ağaç
ANĞ: Tarla ve bahçelerde sınır çizgisi
ANKEBUT: Uykuda sıkıntı verdiğine inanılan bir varlık
ANŞIRTMAK: Hissettirmek, duyurmak
ATTIRMAK: At sürmek
AŞENE: Mutfak
AVAİT: Düğünlerde toplanan para ve yiyecek
AVAR: Sebzelerin ekildiği yer
BAMBIL: Büyük cins arı
BATBAT: Ördek
BELERTMEK: Gözlerini alabildiğine açmak
BEKEMEK: Kapamak
BEKERE: Makara
BITIRAK: Diken
BİLLİ: Çocukların oyunda kullandığı değnek
BÖĞEMEK: Suyun önünü kapamak
BÖĞENEK: Önü kapalı su
BUĞURSAMAK: Önemsemek
BUĞUZLANMAK: Kinlenmek
BUHARE: Baca
BUNAR: Pınar
BURTAZAN: Fitneci, karıştırıcı
BÜZGÜLÜ: İri taneli, ala-siyah üzüm
CIBARMAK: Kabarmak
CILGA: İnce yol,patika
CILGISIZ: Hayırsız
CILLIK: Oyun bozan
CILLIMAK: Oyun bozmak
CILK: Bozuk
CIPKI: İnce sopa
CIRMALAMAK: Tırmalamak
CİDAV: Gözü açık
CIZBÜZZÜK: Her şeyden incinen
CONCALAZ: Kaygısız
COZUTMAK:Saçmalamak
CULA: Karga
CUNGULDAK: Bir çeşit tahteravalli
CURRUK: Islak, su gibi
CÜLEPE: Küçük
ÇAĞ: Evlerde pis suların aktığı çukur
ÇAL: Fundalıklı yer
ÇEĞELİ: Kıl keçi hastalığı
ÇEMBER: Başörtüsü
ÇENET: Bir bütünün iki parçasından biri
ÇENİLEMEK: Çok konuşmak
ÇINGIL: Üzüm salkımının bir parçası
ÇITLIK: Menengiş
ÇİTLEK: Ayçiçeği
ÇİMMEK: Yıkanmak
ÇİNGİL: Küçük bakır kova
ÇİTİL: Ufak, bakırdan yapılmış, yoğurt konan kap
ÇİRLİ: Düğün yemeği
ÇÖDÜRMEK: İşemek
ÇÖĞÜR: Diken
ÇÖĞÜTMEK: Özürlü insanın oturuşu
ÇÖKÜR: Küçük kazma
ÇÖLTE: Küçük kazma
ÇÖMÜŞMEK: Diz üstü oturmak
DAFLAMAK, DAYFALMAK: Sıkılmak
DAMKALDIRAN: Sırtlan
DEBİT: Kızıl üzüm
DEĞİRMİ: Bir en ve uzunluğun iki katı
DEPME: Kıldan dokunan pantalon
DEVRAMBER: Ayçiçeği
DIKIM: Lokma
DINILAMAK: Kendinden geçip uyumak
DİNELMEK: Ayakta durmak
DİNGİLDEMEK: Hoplamak, zıplamak
DİNİZ: Sakin
DUTTURMAK: İşemek
DUTU: Kız evinden oğlan evine götürülen, içinde altın ve lokum bulunan bohça
DUVAK: Üşütme ile ilgili hastalıklarda kullanılan tuğla
EGEL: Getir
EĞE: Karın boşluğu
ELGANEM: Uysal, elinden iş gelmeyen, koyun gibi
EMSİZ: Beceriksiz
ENDEĞİRDE: Hemen orada
EPELEME: Serpme
ESEBALI: Dayanıklı üzüm
ESİRANI: Hamur ayırmakta kullanılan, ucu geniş demir
FAŞALAKLI: Ortalığı velveleye veren
FELİK: Manevela demiri
FENİLEMEK: Şaşırmak
FENİKMEK: Başı dönmek
FICITMAK: Atmak
FIŞKI: Hayvan pisliği
FIYMAK: Kaçmak
FİRASETLİ: Düşünceli
FİREK: Domates
FİŞKELE: Salyangoz
FİŞLEMEK: Tanelere ayırmak
FOŞALMAK: Boşalmak
GALGUDURUM: Karmakarışık
GAFAKOÇANI: Nüfus cüzdanı
GARAGASPANE: Açıkça
GATIR: Topaç
GAVARA: Bal peteği
GAVLAMAK: Kabarmak, esas parçadan ayrılmak
GAVUK: İşlenen iplik
GAYKILMAK: Bir tarafa yatmak
GAYMAK: Yığmak
GEÇİNCEME: Geçinme
GELİNCE: Kaynana
GELLABA: Yenge
GEN: Hiç sürülmemiş arazi, otlak
GERİ: Büyük çuval
GEYREK: Korkuluk
GEYSİ: Giysi
GEYSUNAK: Genel çamaşır yıkanan yer
GIĞALAK: Koyun, keçi pisliği
GINCIFIRLI: Süslü
GIVIZ: Buğdayın işlenemeyen, işe yaramayan kısmı
GIYADE: Hafif aralık
GIYNAŞ: Gözü kapalı olan
GİYREK: Korkuluk
GOMA: Durma
GORA: Anahtar
GOSBATAR: Son derece kendine güvenli
GÖCER: Tarlada, kenarda çalışan işçi. Çoban
GÖMBELEK: Kelebek
GÖTCEK: Tahtadan yapılmış oturak
GÖVLEK: Tahta kova
GÖZ: Çürük
GÖZER: İri gözenekli kalbur
GUBARMAK: Gururlanmak, kibirlenmek
GUBUZ: Yüksekten atan, palavracı
GUMPİR: Patates
GUNNAMAK: Doğurmak
GURTLANMAK: Kıskanmak
GUŞANE: İki kulplu tencere
GUYNU: İçinden pazarlıklı
GÜCÜMEK: Beceriksiz
GÜMEN: Deneme
GÜNSÜ: Pekmezlik üzüm
HALAZ: Alev
HALBÜSEM: Halbuki
HAKIYETSİZ: Kıymet bilmez
HARAR: Büyük çuval
HARENİ: Küçük kazan
HAYIFLANMAK: Üzülmek, sıkıntılanmak
HAYLULU: Serseri
HAYTA: Yaramaz
HAYU: Bir çeşit ünlem
HECALET: Çekinme
HELKE: Kova
HINAZAR: Kötü düşünen
HIRTLAK: Olmamış kavun
HİNDİ: Şimdi
HORA: Ora
HOYUNU: Bundan böyle
HÜLLİYET: Mücevher
HÜMERMEK: Kabarmak, yiğitlik gösterisinde bulunmak
HÜRRİYET: Beyaz başörtüsü
ICCAK: Hamam
IĞALAMA: Yavaş hareket etme
IĞIRAĞIR: Lafı geveleme
IMZIMAK: Tadı kaçmak
INCIK: Fazla hassas
İĞSİ: Ucu yanmış odun
İHİCİK: İşte
İLİBİCCE: Yemeği pişirilen, genellikle yol kenarlarında yetişen dikenli bir bitki
İNEZ: Az
İNİ: Gelinin kocasının erkek kardeşine verdiği isim
İRİŞKİ: Sucuk içi
İSBİTİREN: Çabuk dökülen, ince kabuklu üzüm
İŞDANACIK: İşte
İŞKİLLİ: Kuşkulu
KAKLIK: Kaya oluklarında biriken su
KELETE: Uyuz
KELEŞ: Güzel
KEMRE: Tabaka, kat
KEPİR: Gözü kapalı
KESAT: Az
KIRI: Eşek yavrusu
KİTİMEK: İşini bitirmek, öldürmek
KÖFTİ: Pekmezle yapılan tatlı
KÖMBE: Fırın ekmeği
KÖSEMOR: Gelişmemiş buğday tanesi
KÖSÜLMEK: Yayılmak
KÜLÇE: Fırın ekmeği
KÜNCÜ: Susam
KÜSKÜ: Sürgü
KÜSSÜK: Sürgü
LİNGİRDEMEK: Sallanmak
LORU: Obur
MAYALI: Tandırda pişirilen bir çeşit ekmek
MALAMAT: Etrafa yaymak
MARDAVAL: Deli üzüm
MAYIŞMAK: Uyuşuk olma
MEH: Buyur, anlamında bir söz
MEYANE: Yağda kavrulan un
MEYMENE MESMENE: Açıkça
MIRRIK: Surat
MISIRGA: Hindi
MISMIL: İyi
MIYMINTI: Yapışkan, hoşlanılmayan kimse
MİLİZ: Arı
MUCUDU: Uyuz
MÜDARESİZ: Hiç kimseye ihtiyacı olmayan
MÜZEVİR: Laf getirip götüren
NATIRA: Bünye
OLÇUMLU: Kendini beğenmiş
OTBELİ: Ateş küreği
ÖDÜSITMAK: Çok korkmak
ÖRÜDURMAK: Ayağa kalkmak, hazır olmak
ÖTEĞEN: Önceki gün
ÖTÜREK: İshal
PARÇ: Su bardağı
PATAK: Dayak
PİNÇİK: Küçük parça
PORTMAK: Ürkmek
POYTURMAK: Ürkmek
PÜRÇ: Çok sayıda uç
RAFIK: Arkadaş, dost
SADALAMAK: Ne söylediğini bilmemek
SAFA: Su bardağı
SATLICAN: Karın ağrısı hastalığı
SAYADİNBİT: Az sulu kuru üzüm
SANAKA: Örnek verme
SEĞİRTMEK: Koşmak
SEKALTI: Salon
SENDEFİ: Ahmak
SENİT: Hamur tahtası
SEYİM: Hisse
SINDI: Makas
SINIK: Kemik
SINIKÇI: Kırık-çıkıkla uğraşan kişi
SIRACALI: Öfkeli
SIRSIL: Yapışkan
SITKIYI IYIRMAK: Ümit kesmek
SIYGIÇ: Kemikli kavrulmuş et
SİĞECEN: İçinden pazarlıklı
SİTİL: Yoğurt konulan bakır kap
SİNGİL: Uyuşuk
SOBUTSUZ: Sebatsız
SOMAT: Sofrabezi
SÖDELEMEK: Derlenip, toparlanmak
SÜMEYE: Boşuna
ŞALGACI: Gereksiz, boş
ŞEPİT: Yufka ekmeği
ŞEPİLDEK: Etin iyi olmayan kısmı
ŞERPENEK: Gevşek
ŞIRAHNA: Üzüm çiğnenen yer
ŞIRKIT: Göz çapağı
ŞİNİK: Buğday ölçeği
ŞİRNEMEK: Karşı gelmek
ŞİRPİK: Göz çapağı
TAFRA: Sinir
TANLAMAK: Alay etmek
TAPAN: Su içmek için oyulan ağaç
TAPTUP: Mayasız ekmek
TELLİK: Takke
TEM: Şeytan çarpığı
TEYİN: Sincap
TEZİLEMEK: Yolunu kaybetmek
TIKI: Yayık
TOKAT: Bakır yoğurt kabı
TOKUÇ: Ağaçtan yapılan, çamaşır yıkamakta kullanılan araç
TUNCUKMAN: Garip hareketlerde bulunan
TUNUŞMAK: Kaybolmak, yerinden ayrılmak
URUP: Bir ölçü aleti.
ÜĞÜTLEMEK: Ayıklamak, ayırmak
ÜLÜBÜ: Fasulye
VADIL: Salak
YAFTA: Kura ile bölüşmek
YAĞIR: Kirli
YAĞLIK: Büyük mendil
YAĞRIK: Kirli
YANFİRİ: Yanyan
YANNIK: Tuluk
YERLİ: Tamamen
YİRKELEŞMEK: Kötülüğüne uğraşmak
YOĞŞUMAK: Usanmak
YOYMAK: İsraf etmek
YUNMAK: Yıkanmak
ZAHIM: İltihap
ZAMBIR: Büyükarı
ZERLETMEK: Eşek anırtmak
ZIRINCIK: Tadı kaçmak
ZIYLAK: Kaygan

Almancadan Türkçeye geçen sözcükler


A

B

D

F

G

H

K

L

N

P





beherglas Becherglas

belsem/balsam Balsam

bira Bier

bitter bitter bitter

bizmut Wismut

blokhavz Blockhaus

bloknot Notizblok

bokser Boxer
 
bres Breche



daniska daniska Danzig

dekan dekan dekan Dekan

difenbahya Dieffenbach

dikta dikta Diktat

diril diril Drill

dizel dizel dizel Diesel

doçent doçent Dozent

dolar Taler

drama Drama

element element element Element

ester ester Esther

fahrenhayt fahrenhayt Fahrenheit
 
fasing fasing fasing Fasching

feldmaresal feldmaresal feldmaresal Feldmarschall



feldspat feldispat feldispat Feldspath

fenik fenik fenik Pfennig

fertik fertik fertik fertig

filinta filinta filinta Flinte

fondip von (dt.)+dip (türk.)

gang gang Ganggestein

gen gen Gen

general general General

genetik genetik Genetik

Germanistik Germanistik

gerundium gerundium Gerundium

gestalt Gestalt

gestapo gestapo gestapo Gestapo

gnays gnays gnays Gneiss

graben graben Graben

graf Graf

grossmarket Großmarkt

hahnyum hahnyum hahniyum Hahnium

hamburger hamburger hamburger Hamburger

haymatlos haymatlos heimatlos

hinterlant hinterlant Hinterland

hornblent hornblent Hornblende

horst Horst

kamgarn Kammgarn
 
4
 
kaput kaput kaputt

karst karst Karst

kayzer kayser Kaiser

keramik Keramik

keton Ketone

kiklon kiklon Kyklon

kipe kipe Kippe

klapa klapa klapa Klappe

kobalt kobalt Kobalt

konsonant konsonant Konsonant

kraft kraft Kraft
 
kurus kurus kurus-gurus Groschen



kuvars kuvars Quarz

kuvarsit Quarzit

laborant laborant laborant Laborant

lata lata Latte

lavta lavta Laute

laytmotif laytmotif Leitmotiv

liet Lied

lös lös lös Löss

lümpen lümpen Lumpen

mark mark mark Mark

mavzer mavzer mavzer Mauser

mazohist Masochist

moment moment Moment

Nazi Nazi Nazi Nazi

nazizm Nazismus

nikel Nickel

om om om Ohm

otoban otoban otoban Autobahn

panda Panda

panzer panzer panzer Panzer

parabellum Parabellum
 
pirekatesin (Prä)Katechu

pistov Pistole



plak Platte

pot pot Boot

preparat preparat preparat Präparat

rate Ratte

reiber rayba rayba Reiber
 
ren (geyigi) Ren



revir revir revir Revier

ringa ringa Ringa

röntgen röntgen Röntgen

röntgenyum Röntgen

salon Saal

sekunder sekundär
 
5
 
setliç setliç Sedlitz

Slavistik Slawistik
 
sablon sablon sablon Schablone

salter salter salter Schalter

silep silep Schleppschiff

silin Schilling

slempe Schlempe

snitzel sinitzel sinitzel Schnitzel

snorkel snorkel Schnorchel

svester Schwester



talveg talveg Talweg

tekniker tekniker tekniker Techniker

termin Termin

tifdruk tifdruk tifdruk Tiefdruck

tonmayster tonmaystır Tonmeister

trup Truppe

turba Torf

vaks Wachs

vals Walzer

vampir Vampir

vasistas Was ist das?

vazelin Vaselin(e)

vermut vermut Wermut

vokal vokal Vokal

volfram volfram volfram Wolfram

zeplin zeplin zeplin Zeppelin

85 86 66 126
 
Arastırılan sözlüklerdeki Almanca kelimelerin dagılımı söyledir: Türk Dil Kurumu’nun

hazırladıgı “Türkçe Sözlük’te” 85, Dil Dernegi’nin yayınladıgı “Türkçe Sözlük’te” 86,

Kubbealtı Vakfı’nın hazırladıgı üç ciltlik “Misalli Büyük Türkçe Sözlük’te” ise 66 Almanca

kökenli kelime bulunmstur.

Görüldügü gibi tüm sözlüklerdeki Almanca kaynaklı kelimeler aynı degildir. Bu farklılık

kelimelerin sayılarını da degistirmektedir. Böylece yeni çıkan Türkçe sözlüklerimizde toplam

126 degisik Almanca kaynaklı kelimeye rastlanmıstır. Buna karsın asagıda belirtilen 33



Almanca kaynaklı kelime ise taranan tüm sözlüklerde görülmektedir:
 
dekan, dizel, element, fasing, feldmaresal, feldspat (feldispat), fenik, fertik, filinta, gestapo,

gnays, hahnyum (hahniyum), hamburger, klapa, kurus (gurus), laborant, lös, mark, mavzer,

nazi, om, otoban, panzer, preparat, reiber (rayba), revir, sablon, salter, snitzel (sinitzel),

tekniker, tifdruk, volfram, zeplin.

Parantez içindeki kelimelerde görüldügü gibi sadece sayısal açıdan degil, ortografik açıdan da



Türkçe sözlüklerimizde farklılıklar gözlemlenmektedir. Oysa, genellikle Türk Dil Kurumu’nun
 
mla Kılavuzu Türkçemize rehberlik yapmaktadır.

Arastırılan sözlüklerdeki kaynak diller de bazen farklı verilmistir. Örnegin Türk Dil

Kurumunun Türkçe Sözlük’ünde akordiyon, akupunktur, alpaks, bizmut, bres, keton,

kuvarsit, nikel, plak, salon, turba, trup, vals, vampir, vasistas ile vazelin kelimeleri Franzısca

kökenli olarak, akut, balsam, bloknot, dolar, panda, silin ngilizce kökenli, bira ila pistov

talyanca kelimeler, drama ise Latince kelime olarak gösterilmistir.



6
 
Dil Dernegi’nin Türkçe Sözlük’ünde de farklı kaynaklar gösterilmistir. Örnegin akordiyon

(akordeon), balsam, dikta, ester, general, genetik, keton, mazohist (mazosist) ile plak

kelimeleri Franzısca kökenli olarak, akupunktur, akut, balata ila silin ngilizce kökenli olarak,

doçent, gerundium, moment ila parabellum, ise Latince kökenli kelimeler olarak

gösterilmistir. Yunanca kökenli olarak gen ve kiklon kelimeleri, pistov ise talyanca, buna

karsın nikel kelimesi sveç kökenli olarak gösterilmistir.

Kubbelaltı Vakfı’nın hazırladıgı “Misalli Büyük Türkçe Sözlük’te” de kaynaklar asagıdaki

gibi gösterilmistir:

alpaks, balata, bizmut, bres, gang, hinterlant, kaput, kobalt, konsonant, kuvars, kuvarsit,

mazohist, nazizm, salon, slavistik, trup, turba, vals, vampir, vasistas, vazelin, vermut ile

vokal Fransızca kaynaklı, bitter, bloknot, bokser, diril, dolar, hornblent, kuvars, panda

ngilizce kaynaklı, bira, lata, lavta ve ringa talyanca kaynaklı parabellum Latince kökenli,

silep ise Yunanca ve kayzer (kayser) Arapça kökenli kelime olarak gösterilmistir.



Tablo 3: Üç sözlükte bulunan ortak kelimeler
 
TDK Dil Dernegi Kubbealtı Vakfı Almanca Kelime



dizel dizel dizel Diesel

element element element Element
 
fasing fasing fasing Fasching

feldmaresal feldmaresal feldmaresal Feldmarschall



feldspat feldispat feldispat Feldspath

fenik fenik fenik Pfennig

fertik fertik fertik fertig

filinta filinta filinta Flinte

gestapo gestapo gestapo Gestapo

gnays gnays gnays Gneiss

hahnyum hahnyum hahniyum Hahnium

klapa klapa klapa Klappe
 
kurus kurus kurus-gurus Groschen



laborant laborant laborant Laborant

lös lös lös Löss

mark mark mark Mark

mavzer mavzer mavzer Mauser

Nazi Nazi Nazi Nazi

om om om Ohm

otoban otoban otoban Autobahn

panzer panzer panzer Panzer

preparat preparat preparat Präparat

reiber rayba rayba Reiber

revir revir revir Revier
 
sablon sablon sablon Schablone

salter salter salter Schalter

snitzel sinitzel sinitzel Schnitzel



tekniker tekniker tekniker Techniker

tifdruk tifdruk tifdruk Tiefdruck

volfram volfram volfram Wolfram

zeplin zeplin zeplin Zeppelin
 
7
 
Yasar Önen’in çalısmasında bulunan 1352 Almanca kaynaklı kelime sunlardır:

Alman (Alaman), anslus, ayısberg, balkon, balya, bandıra, bandırol, bando, bank, banka,

banker, bankiz, bankınot, banko, bant, baron, bira, blok, bloknot, blokhavz, borda, bulvar,

Cermen (Cerman), çasar, çasariçe, çinko, daniska, doçent, dolar, feldispat, feldmaresal,

Felemenk, fenik, fertik, fink, flinta (filinta), fluspat, fodra, fon, fond, fortrak, fötr, frak

(fırak), Frenk (Firenk), farmason, froylayn, Führer, gang, garanti, gestalt, gestapo (gestapo),

gnays, grof (gorof), gulden (golden), hal, hallebar, harp (harpa), haymatlos, her, hersek

(hercek), hinterlant, ıstampa, ıstat (ıstat), ızbandut, izbe, kayser, kelner, kermes, kıral,

kıraliçe, kindergarten, kobalt, kolonya, kompir, korona (korone, krone), kramp (kıramp),

kurus, kuvars, -lând, lândo (lândon), lâta, lepiska, lid, loca, lonca, manken, maresal, mark,

marka, marki, markiz, markizet, mavzer, nazi, Nedirlanda, nikel, ordinaryüs, palanka,

piyango, plaster, pot, pulluk, rayh, rayhstak (rayıstak), revir, ringa, rontken, sabun, saks,

saksı, Saksonya, soba, spion (ispiyon), salter, sarampol, silep, sina, sivester, snitsel, taler,

talvek, tampon, tapa (tıpa), tapon, tonmayıster, turba (turb), vals, vasistas, vermaht,

vermut, vintfank, volfram, zeplin, zikzak, zulferayn.

Tablo 4: Üç sözlükte ve Önen’in çalısmasında bulunan ortak kelimeler



Türkçe Sözlük

TDK

(2005)

Türkçe Sözlük
 
Dil Dernegi



(2005)

Misalli Büyük

Türkçe Sözlük

Kubbealtı Vakfı

(2005)

Deutsches im

Türkischen
 
Yasar Önen



(1955)

Almanca Kelime

baron baron Baron

bira bira Bier

blokhavz blokhavz Blockhaus

bloknot bloknot Notizblok

daniska daniska daniska Danzig

doçent doçent doçent Dozent

dolar dolar Taler, Dollar
 
feldmaresal feldmaresal feldmaresal feldmaresal Feldmarschall



feldspat feldispat feldispat feldispat Feldspath

fenik fenik fenik fenik Pfennig

fertik fertik fertik fertik fertig

filinta filinta filinta flinta (filinta) Flinte

gang gang gang Ganggestein

gestalt gestalt Gestalt

gestapo gestapo gestapo gestapo Gestapo

gnays gnays gnays gınays Gneiss

graf graf Graf

haymatlos haymatlos haymatlos heimatlos
 
Önen’in çalısmasında bu sayı 173 olarak verilmistir, fakat aynı kelimeden gelen birçok birlesik

kelimeler de ayrı sayıldıgı için, bu çalısmada bu kelime bir kez sayılmıstır. Örn. sadece “Frenk”

kelimesi 25 kez verilmistir (Frenk asması, Frenk gülü, Frenkçe gibi).



8
 
hinterlant hinterlant hinterlant Hinterland

kayzer kayser kayser, çasar Kaiser

kobalt kobalt kobalt Kobalt
 
kurus kurus kurus-gurus kurus Groschen



kuvars kuvars kuvars Quarz

lata lata lata Latte

mark mark mark mark Mark

mavzer mavzer mavzer mavzer Mauser

Nazi Nazi Nazi Nazi Nazi

nikel nikel Nickel

pot pot pot Boot

revir revir revir revir Revier

ringa ringa ringa Ringa

röntgen röntgen rontken Röntgen
 
salter salter salter salter Schalter

silep silep silep Schleppschiff

snitzel sinitzel sinitzel snitsel Schnitzel

svester sivester Schwester



talveg talveg talvek Talweg

tonmayster tonmaystır tonmayıstır Tonmeister

turba turba Torf

vals vals Walzer

vasistas vasistas Was ist das

vermut vermut vermut Wermut

volfram volfram volfram volfram Wolfram

zeplin zeplin zeplin zeplin Zeppelin

30

37 25

46

46
 
Önen’in çalısmasındaki kelimeleri günümüz sözlüklerdeki mevcut Almanca kaynaklı

kelimelerle kıyaslarsak 46 ortak kelimenin bulundugu görmekteyiz.

Sonuç:

Bu çalısmada Türkçedeki Almanca kaynaklı kelimeler incelenmistir. Bildigimiz üzere 2005

yılında üç farklı kurum tarafından hazırlanan Türkçe sözlükler yayınlanmıstır. Bu kurumlar

Türk Dil Kurumu, Dil Dernegi ve Kubbealtı Vakfı’dır. lk asamada bu kurumlar tarafından

hazırlanan Türkçe sözlüklerdeki Almanca kaynaklı kelimeler çıkarılmıs ve sayısal açıdan

birbiriyle karsılastırılmıstır. Günümüz sözlüklerdeki Almanca kelime sayısının çok farklı

oldugu görülmüstür. Toplam 126 Almanca kaynaklı kelimeden sadece 33’ü tüm sözlüklerde

bulunmaktadır. Türk Dil Kurumu ve Dil Dernegi tarafından hazırlanan sözlüklerdeki Almanca

kaynaklı kelime sayısı hemen hemen aynı, 85 ile 86. Buna karsın Kubbealtı Vakfı’nca



hazırlanan sözlükte oldukça farklı bir sayı görmekteyiz, burada sadece 65 Almanca kaynaklı
 
kelime bulunmaktadır. kinci asamada bu kelimeler 1955 yılında Yasar Önen’in “Deutsches

im Türkischen” adlı çalısmasındaki Almanca kaynaklı kelimeler ile kıyaslanmıstır. Bu

çalısmada 135 Almanca kaynaklı kelime bulunmaktadır. Önen’in çalısmasındaki kelimeleri



günümüz sözlüklerdeki mevcut Almanca kaynaklı kelimelerle kıyaslarsak 46 ortak kelimenin
 
bulundugunu görmekteyiz. Sonuç olarak son elli yılda Almanca kelimelerin sayısal açıdan

Türkçemiz üzerinde çok fazla etkili oldugunu söyleyemeyiz, fakat günümüz sözlük



9
 
içeriklerinin, hem kelimelerin kaynakları hem de yazılısları açısından, oldukça farklı oldugunu



söyleyebiliriz.
 
Kaynakça:
 
 
Aksan, Dogan (2004), Die neueren Entwicklungen im modernen Türkei-Türkischen. Türkçe ve

Dilbilim Yazıları. Multilingual. stanbul. S. 420-426.

Ayverdi, Ilhan (2005), Misalli Büyük Türkçe Sözlük. Kubbealtı Nesriyat. Istanbul.

GfdS (2005): Deutsche Wörter in anderen Sprachen. Der Sprachdienst 2-3/2005. S. 97-101.

Karaagaç, Günay (2004): Türkçenin Dünya Dillerine Etkisi. V. Lefke Edebiyat Bulusması 2004.

Akçag Yayınları. Ankara.

Karaagaç, Günay (2005): Dil, Tarih ve nsan. Akçag Yayınları. Ankara.

Korkmaz, Zeynep (1995), Batı Kaynaklı Yabancı Kelimeler Ve Dilimiz Üzerindeki Etkileri. Türk



Dili. Dil ve Edebiyat Dergisi. TDK. Ankara. S. 843-858.
 
Önen, Yasar (1955), Deutsches im Türkischen. Philosophische Fakultät der Universität Ankara.

Saglam, Musa Yasar (2004), Lehnwörter im Türkischen. Muttersprache 2/2004. GfdS. S. 115-122.

Sezgin, Fatin (2004), Türkçede Batı Kaynaklı Kelimelerin Yogunlugu. Ankara.



Türkçe Sözlük (2005), Türk Dil Kurumu (TDK). Ankara.
 
Türkçe Sözlük (2005), Dil Dernegi. Ankara.

T

V

Z

Popular Posts