Öne Çıkan Yayın

kelime videoları

https://www.youtube.com/channel/UC91Wrsi_25Ts3280rX8CLDw                                               ...

30 Kasım 2013 Cumartesi

SESSİZ GEMİ

SESSİZ GEMİ

 Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
 Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.

Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.

Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu.
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.

Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler.

Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden.
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden 



   YAHYA KEMAL BEYATLI

Defineye malik viraneler var

Hakkı gel sırrını eyleme zahir,
Olmak ister isen bu yolda mahir,
Harabat ehlini hor görme şakir,
Defineye malik viraneler var.

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri


Ufak bir İzah da ekleyeyim; bulunduğum bir mecliste hoca sohbet esnasında bu kıtaya nazire mahiyetinde şu kıssayı anlatmıştı;

İbrahim Hakkı Hazretlerinin meyhane meselesi… malumdur…

Bir Zakir, bir de Şakir var! Küçüğünün adı Zakir, büyüğünün adı Şakir, oğulları, mahdumlar!

Şakir uslu çocuk, babasının fikrine itibar ediyor, babasıyla beraber haşır-neşir oluyor. Bu çocuğun genç yaşta kendisine itibar etmesi hoşuna gidiyor. Babası Hasankale’ye çıkarıyor, imanın son merhalesini bir denemeye! Oğlum! diyor; bak, şu kuşlar uçuyor ya… kalenin burcuna çıkmışlar…

- “Evet baba” diyor.

- Şimdi ben sana bir şey okuyacağım diyor. Hadi oğlum dediğim zaman; kendini koyvereceksin aşağıya! Korkma hiç birşey olmazsın, diyor.

Ne ise gidiyor. “He baba, he baba” diyor ama…

- Hadi oğlum diyor!

- ?......

- Oğlum diyor, adam ol! Gadir değil mi Allah!

- “He baba, Gadir” diyor.

- Oğlum madem ki Allah Gadir, sen ona teslim oluyorsun!.. Ver ona ne ediyorsa etsin.

- Oğlum sen diyor, salavat duaları okumadın mı?

- He, okudum baba!

- Peki diyor, şurada iki rekat namaz kıl, yine o salvat dualarını çift, çift oku diyor, böyle çifter oku selamı ver, gel buraya!

Namazını kılıyor, o duaları babasının dediği gibi çifter okuyor. O kolay iş, ne var! Babası dese ki, “oğlum bir hafta geceli-gündüzlü namaz kılacaksın, kılar.

Peki, gidiyor-kılıyor, selam veriyor geliyor!

- “Hadi oğlum” diyor…

Şimdi, onlar kalede uğraşmakta olsunlar. Gelelim Zakir’e… Zakir de işte fırsat buldukça namaz kılıyor, fırsat buldukça kılmıyor, meyhanelerde geziyor. Hiç İbrahim Hakkı Hazretleri’nin oğlu diyecek tarafı yok!

Ne yapayım, ben istemiyorum ama diyor, işte böyle oluyor! Taşım diyor, taşım! Taşkınlığımdan oluyor diyor, bu işler kendi kendine…

Parasız bir devresine gelmiş, epeyce meyhaneciye borcu olmuş. Daha utanıyor ki, gidip meyhaneye uğraya! Borcunu veremediğinden de sıkılıyor. Neşesiz çocuk.

Mübarek geliyor… Şakir’i kaleye çıkartmadan evvel… o gün sabahtan gidiyor meyhaneciye:

- Oğlum! diyor, bizim çocuğun sana biraz borcu var galiba!:

- Aman efendim!:

- Canım bırak diyor, bu amanı. Yani şunu açık söyle!

- Aman…

- Canım diyor, doğru söyle işte… benim oğlumun buraya borcu var diyor!

- Haa…

- Peki ne kadar, söyle!..

- ………………

- Al şu parayı, daha ne kadar isterse, ne kadar içerse ver diyor, parası benden.

Harçlık da isterse ver diyor.

- Aman efendim daha!..

- İşte şöyle olur, böyle olur.

Peki, geçip gidiyor… tamam.

O mübareğin eline para mı geçiyor, yoksa yüzümü kızarıyor iki kadeh daha mı istiyor, işte hakkın tecellileri… İşte o birbirine rast gelecek! Geliyor, diyor kardeşim sana da çok borcumuz oldu ama, bilmem ki…

- Yok diyor, borcun yok!

- Yahu var!

- Vallaha yok diyor yahu! Yemin ediyor!

- Yahu var, ben biliyorum borcu…

- Kardeşim diyor, vardı ama verdiler.

- Hele, hele kim verdi!

- Diyor ki; baban geldi, mesele böyle böyle…

- Aaaaaaaa diyor demek ki benim bu kadar isyanıma karşı, ona yakışmaz bir evlat olduğuma karşı, o yine bana babalık şefkatini gösteriyor da, benim canımın sıkıntısını biliyor, geliyor burada borç ödüyor!.. Hangi tarafa gitti?!..

- Bilmiyorum diyor, burdan çıktı ama…

Oradan artık yüreği iyice kırkırlaşmış, koşuyor geliyor eve.

- Ana diyor, nereye gitti babam?

- Ağabeyinle Hasankale’ye çıktılar oğlum, diyor.

Hababam koşuyor peşine ki bu, gidip buluyor!

- Baba, baba diyor; onu sen bu acize söyle ki, göresin canını sana kim kurban ediyor!

- Hadi oğlum diyor!

- Ya Allah, Bismillahirrahmanirrahim diyor, tamam!.. Ayakları yerden kesiliyor, bu iş bitti!..

Dönüşte diyor ki, malum işte meşhur halk dilinde, her yerde söylenen meşhur bir kelam olmuş.

“Harabat ehline hor bakma Şakir,

Defineye malik viraneler var”          

TEFVİZNAME

TEFVİZNAMEHak şerleri hayreyler
Zannetme ki gayreyler
Ârif onu seyreyler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Sen hakk?a tevekkül kıl
Tefviz et ve rahat bul
Sabreyle ve razı ol
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Kalbin ona berk eyle
Tedbirini terk eyle
Takdirini derk eyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Hallak-ı rahim o?dur
Rezzak-ı kerim o?dur
Fa?al-ı hakim o?dur
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Bil kadıy-ı hacatı
Kıl o?na münacatı
Terk eyle muradatı
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Bir işi murad etme
Olduysa inad etme
Haktandır o reddetme
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Hakk?ın olacak işler
Boştur gam-u teşvişler
O hikmetini işler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Hep işleri faiktir
Birbirine layıktır
Neylerse muvafıktır
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Dilden gamı dûr eyle
Rabbinle huzur eyle
Tefviz-i umur eyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Sen adli zulüm sanma
Teslim ol oda yanma
Sabret sakın usanma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Deme şu niçin şöyle
Yerincedir ol öyle
Bak sonuna sabreyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler


Hiç kimseye hor bakma
İncitme, gönül yıkma
Sen nefsine yan çıkma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Mü?min işi renk olmaz
Âkil huyu cenk olmaz
Ârif dili tenk olmaz
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Hoş sabr-ı cemilimdir
Takdir kefilimdir
Allah ki vekilimdir
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Her dilde o?nun adı
Her canda o?nun yadı
Her kuladır imdadı
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Naçar kalacak yerde
Nagâh açar o perde
Derman eder ol derde
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Her kuluna her anda
Kâh kahr-u kâh ihsanda
Her anda o bir şanda
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Kâh mu?ti-u kâh mani?
Kâh darr-u kâh nafi?
Kâh hafız-u kâh rafi?
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Kâh abdin eder ârif
Kâh eymen-ü kâh haif
Her kalbi o?dur sarif
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Kâh kalbini boş eyler
Kâh halkını hoş eyler
Kâh aşkına dûş eyler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Kâh sade-ü kâh rengîn
Kâh tab?ın eder sengîn
Kâh hırem-ü kâh gamgîn
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Az ye, az uyu, az iç
Ten mezbelesinden geç
Dil gülşenine gel göç
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Bu nas ile yorulma
Nefsinle dahi kalma
Kalbinden ırak olma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Geçmişle geri kalma
Müstakbele hem dalma
Hâl ile dahi olma
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Her daim o?nu zikreyle
Zeyrekliği koy şöyle
Hayran-ı hak ol şöyle
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Gel hayrete dal bir yol
Kendin unut o?nu bul
Koy gafleti hazır ol
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Her sözde nasihat var
Her nesnede zinet var
Her işte ganimet var
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Hep remz-ü işarettir
Hep gamz-ü beşarettir
Hep ayn-ı inayettir
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Her söyleyeni dinle
Ol söyleteni anla
Hoş eyle kabul canla
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Bil elsine-i halkı
Aklam-ı hak ey hakkı
Öğren edeb ve hulku
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler

Vallahi güzel etmiş
Billahi güzel etmiş
Tallahi güzel etmiş
Allah görelim netmiş
Netmişse güzel etmiş

Erzurumlu İbrahim Hakkı

GECELERDE

GECELERDE

Ey dide nedir uyku gel uyan gecelerde
Kevkeplerin et seyrini seyran gecelerde

Bak heyet-i alemde bu hikmetleri seyret
Bul saniini ol ana hayran gecelerde

Çün gündüz olursun nice ağyar ile gafil
Koy gafleti dildardan utan gecelerde

Gafletle uyumak ne reva abd-ı hakıra
Şefkatle nida eyliye Rahman gecelerde

Cümle geceyi uyuma Kayyumu seversen
Ta Hay olasın hay ile ey can gecelerde

Aşıklar uyumaz gece hem sen uyuma kim
Gönlün gözüne görüne ey can gecelerde

Dil beyt-i Hüdadır anı pak eyle sivadan
Kasrına nüzül eyler o sultan gecelerde

Az ye az uyu hayrete var fani ol andan
Bul canı beka ol ana mihman gecelerde

Allah için ol halka mukarın gece gündüz
Ey Hakkı nihan-ı aşk ödine yan gecelerde

Erzurumlu İbrahim Hakkı

28 Kasım 2013 Perşembe

English Language Teacher Group

https://www.facebook.com/groups/168163004389/


This group is dedicated to English teachers who wish to develop themselves and want to share news, ideas, teaching materials or ask questions, talk on problems etc... Please do not post advertisements or other not relating English Language!
JOIN US!

ösym yds soruları

http://www.osym.gov.tr/belge/1-14919/2013-yds-yabanci-dil-bilgisi-seviye-tespit-sinavi.html

dilforum

Her çesit dil paylaşımlarının yapıldığı güzel bir forum.



http://www.dilforum.com/

Komiserin Kalemi

Türk polisi; gördüklerini, yaşadıklarını, yaptıklarını, konuştuklarını, seyrettiklerini; zaman her şeyin üzerine silgisini vurmadan yorumlayarak belleğe kaydetme aşamasında artık. Gösterici, direnişçi gibi değişik isimlerle karşısına çıkan veya çıkarılan kişilerin, düşmanı değil kardeşi olduğunu bilecek kadar eş duyum (empati) sahibi. Ayrıca kendisini aşma, dünyayla yarışma halinde. Devletine ve kendisini var eden milletine layık olabilme çırpınışında. Sadece yurt içinde değil, yurt dışında da parmakla gösterilebilme arayışında.

Polisin durduğu nokta itibariyle aleyhindeki ön yargıları parçalamak gereğini görev sayan bu kitap ise içe dönük olarak bir "günlük" motifi... Yazarak kaydedilenler bir "otokontrol malzemesi" olarak birinci elden kendisini anlama imkanı sunuyor okura.


http://www.idefix.com/kitap/komiserin-kalemi-ismet-kaplan/tanim.asp?sid=HG1URQXATK7KUE58R00Q

TÜRKÇE'DEN İNGİLİZCE'YE GEÇEN KELİMELERİ MERAK ETTİNİZ Mİ?

Ayran - aynen aktarılmıştır
yoğurt - yoghourt, yoghurt, yogurt
Başıbozuk - "Bashi-bazouk" olarak geçmiştir
baklava - baklawa, baklava
boş, saçma (konuşmak) - bosh
beylik - beylik, beylic
Kazak - "Cossack" ( kazak erkek olarak kullanımı)
Dolma - aynı kalmıştır.
Döner - "Doner" olarak geçmiştir
efendi -effendi
ferman - firman
Ordu , "Horde" olarak geçmiştir aslında horde kelimesi kalabalık anlamına gelmektedir
yeniçeri - janizary, janisary
Kaftan - Kavass
kebap - kabob, kabab, kebab, kebob, cabob
han, kağan - khan
han - cham
çavuş - chiaus
kilim - kilim, kelim
Köşk - "Kiosk" olarak geçtiği söylense de kelime aslında almanca'da büfe anlamına ;gelmektedir
Kısmet - Kismet
kımız - kumiss, koumiss
Paşa - Pasha
Şiş - Shish
Lale - Tulip olarak tülbent kelimesinden geçtiği söylenmektedir
Turkuaz - Turquoise - Yurt
Bulgur - Bulghur
türban - turban
sipahi - spahi, spahee
şerbet - sherbet
sam yeli - samiel
sancak - sanjak
rakı - raki, rakee
pilav - pilau, pilaf, pilaff, pilaw
pastırma - pastrami

Fransızcadan Türkçeye geçen sözcükler

A

B

C

D

D (devam)

E

F

G

H

J

K

L

M

N

O

P

R

S

T

V

Ç

İ

Ş


http://tr.wikipedia.org/wiki/Kategori:Frans%C4%B1zcadan_T%C3%BCrk%C3%A7eye_ge%C3%A7en_s%C3%B6zc%C3%BCkler

Su Kasidesi

Su Kasidesi
Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su

(Ey göz! Gönlümdeki (içimdeki) ateşlere göz yaşımdan
su saçma ki, bu kadar (çok) tutuşan ateşlere su fayda
vermez.)

Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su

(Şu dönen gök kubbenin rengi su rengi midir; yoksa
gözümden akan sular, göz yaşları mı şu dönen gök
kubbeyi kaplamıştır, bilemem..)

Zevk-ı tîğundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk
Kim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâra su

(Senin kılıca benzeyen keskin bakışlarının zevkinden
benim gönlüm parça parça olsa buna şaşılmaz. Nitekim
akarsu da zamanla duvarda, yarlarda yarıklar meydana
getirir.)

Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânun sözin
İhtiyât ilen içer her kimde olsa yara su

(Yarası olanın suyu ihtiyatla içmesi gibi, benim
yaralı gönlüm de senin ok temrenine, ok ucuna benzeyen
kirpiklerinin sözünü korka korka söyler.)

Suya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün
Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâra su

(Bahçıvan gül bahçesini sele versin (su ile
mahvetsin), boşuna yorulmasın; çünkü bin gül bahçesine
su verse de senin yüzün gibi bir gül açılmaz.)

Ohşadabilmez gubârını muharrir hattuna
Hâme tek bahmahdan inse gözlerine kara su

(Hattatın beyaz kâğıda bakmaktan, kalem gibi,
gözlerine kara su inse (kör olsa, kör oluncaya kadar
uğraşsa yine de) gubârî (yazı)sını, senin yüzündeki
tüylere benzetemez. )

Ârızun yâdıyla nem-nâk olsa müjgânum n'ola
Zayi olmaz gül temennâsıyla virmek hâra su

(Senin yanağının anılması sebebiyle kirpiklerim
ıslansa ne olur, buna şaşılır mı? Zira gül elde etmek
dileği ile dikene verilen su boşa gitmez.)

Gam güni itme dil-i bîmârdan tîgun dirîğ
Hayrdur virmek karanu gicede bîmâra su

(Gamlı günümde hasta gönlümden kılıç gibi keskin olan
bakışını esirgeme; zira karanlık gecede hastaya su
vermek hayırlı bir iştir.)

İste peykânın gönül hecrinde şevkum sâkin it
Susuzam bir kez bu sahrâda menüm-çün ara su

(Gönül! Onun ok temrenine benzeyen kirpiklerini iste
ve onun ayrılığında duyduğum hararetimi yatıştır,
söndür. Susuzum bu defa da benim için su ara.)

Men lebün müştâkıyam zühhâd kevser tâlibi
Nitekim meste mey içmek hoş gelür hûş-yâra su

(Nasıl sarhoşa şarap içmek, aklı başında olana da su
içmek hoş geliyorsa, ben senin dudağını özlüyorum,
sofular da kevser istiyorlar.)

Ravza-i kûyuna her dem durmayup eyler güzâr
Âşık olmış galibâ ol serv-i hoş-reftâra su

(Su, her zaman senin Cennet misâli mahallenin
bahçesine doğru akar. Galiba o hoş yürüyüşlü, hoş
salınışlı; serviyi andıran sevgiliye aşık olmuş.)

Su yolın ol kûydan toprağ olup dutsam gerek
Çün rakîbümdür dahı ol kûya koyman vara su

(Topraktan bir set olup su yolunu o mahalleden
kesmeliyim, çünkü su benim rakibimdir, onu o yere
bırakamam.)

Dest-bûsı ârzûsıyla ger ölsem dostlar
Kûze eylen toprağum sunun anunla yâra su

(Dostlarım! Şayet onun elini öpme arzusuyla ölürsem,
öldükten sonra toprağımı testi yapın ve onunla
sevgiliye su sunun.)

Serv ser-keşlük kılur kumrî niyâzından meger
Dâmenin duta ayağına düşe yalvara su

(Servi kumrunun yalvarmasından dolayı dikbaşlılık
ediyor. Onu ancak suyun eteğini tutup ayağına düşmesi
(yalvarıp aracı olması bu dikbaşlılığından)
kurtarabilir.)

İçmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile
Gül budağınun mizâcına gire kurtara su

(Gül fidanı bir hile ile (meşhur gül ve bülbül
efsanesindeki gibi yine) bülbülün kanını içmek
istiyor; bunu engelleyebilmek için suyun gül
dallarının damarlarına girerek gül ağacının mizacını
değiştirmesi gerekir.)

Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
İktidâ kılmış târîk-i Ahmed-i Muhtâr'a su

(Su Hz. Muhammed'in (s.a.v) yoluna uymuş (ve bu hâli
ile) dünya halkına temiz yaratılışını açıkça
göstermiştir.)

Seyyid-i nev-i beşer deryâ-ı dürr-i ıstıfâ
Kim sepüpdür mucizâtı âteş-i eşrâra su

(İnsanların efendisi, seçme inci denizi (olan Hz.
Muhammed'in s.a.v) mucizeleri kötülerin ateşine su
serpmiştir.)

Kılmağ içün tâze gül-zârı nübüvvet revnakın
Mu'cizinden eylemiş izhâr seng-i hâra su

(Katı taş, Peygamberlik gül bahçesinin parlaklığını
tazelemek için (ve onun) mucizesinden dolayı su
meydana çıkarmıştır.)

Mu'cizi bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim
Yetmiş andan min min âteş-hâne-i küffara su

(Hz. Peygamberimiz'in mûcizeleri dünyada uçsuz
bucaksız bir deniz gibi imiş ki, ondan (o
mucizelerden), ateşe tapan kâfirlerin binlerce
mâbedine su ulaşmış ve onları söndürmüştür.)

Hayret ilen barmağın dişler kim itse istimâ
Barmağından virdügin şiddet günü Ensâr'a su

(Mihnet günü Ensâr'a parmağından su verdiğini (bir
mucize olarak parmağından su akıttığını) kim işitse
hayret ile (şaşa kalarak) parmağını ısırır.)

Dostı ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayât
Hasmı su içse döner elbette zehr-i mâra su

(Dostu yılan zehri içse (bu zehir onun dostu için) âb-
ı hayat olur. Aksine düşmanı da su içse (o su,
düşmanına) elbette yılan zehrine döner.)

Eylemiş her katreden min bahr-ı rahmet mevc-hîz
El sunup urgaç vuzû içün gül-i ruhsâra su

(Abdest (almak) için el uzatıp gül (gibi olan)
yanaklarına su vurunca (sıçrayan) her bir su
damlasından binlerce rahmet denizi dalgalanmıştır.)

Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdür muttasıl
Başını daşdan daşa urup gezer âvâre su

(Su ayağının toprağına ulaşayım diye başını taştan
taşa vurarak ömürler boyu, durmaksızın başıboş gezer.)

Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sala nûr
Dönmez ol dergâhdan ger olsa pâre pâre su

(Su, onun eşiğinin toprağına zerrecikler halinde ışık
salmak (orayı aydınlatmak) ister. Eğer parça parça da
olsa o eşikten dönmez.)

Zikr-i na'tün virdini dermân bilür ehl-i hatâ
Eyle kim def-i humâr içün içer mey-hâra su

(Sarhoşlar içkiden sonra gelen bat adrysını gidermek
için nasıl su içerlerse, günahkârlar da senin na'tının
zikrini dillerinde tekrarlamayı (dertlerine)
derman bilirler.)

Yâ Habîballah yâ Hayre'l beşer müştakunam
Eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâra su

(Ey Allah'ın sevgilisi! Ey insanların en hayırlısı!
Susamışların (susuzluktan dudağı kurumuşların) yanıp
dâimâ su diledikleri gibi (ben de) seni özlüyorum.)

Sensen ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i Mi'râc'da
Şebnem-i feyzün yetürmiş sâbit ü seyyâra su

(Sen o kerâmet denizisin ki mi'râc gecesinde feyzinin
çiyleri sabit yıldızlara ve gezegenlere su ulaştırmış.)

Çeşme-i hurşîdden her dem zülâl-i feyz iner
Hâcet olsa merkadün tecdîd iden mimâra su

(Kabrini yenileyen (tamir eden) mimara su lazım olsa,
güneş çeşmesinden her an bol bol saf, tatlı ve güzel
su iner.)

Bîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânuma
Var ümîdüm ebr-i ihsânun sepe ol nâra su

(Cehennem korkusu, yanık gönlüme gam ateşi salmış,
(ama) o ateşe, senin ihsan bulutunun su serpeceğinden
ümitliyim.)

Yümn-i na'tünden güher olmış Fuzûlî sözleri
Ebr-i nîsândan dönen tek lü'lü şeh-vâra su

(Seni övmenin bereketinden dolayı Fuzûlî'nin (alelâde)
sözleri, nisan bulutundan düşüp iri inciye dönen su
(damlası) gibi birer inci olmuştur.)

Hâb-ı gafletden olan bîdâr olanda rûz-ı haşr
Eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâra su

(Kıyamet günü olduğu zaman, gaflet uykusundan uyanan
düşkün (yahut aşık) göz, (sana duyduğu) hasretten su
(gözyaşı) döktüğü zaman,)

Umduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrûm olmayam
Çeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su

(O mahşer günü, güzel yüzüne susamış olan bana vuslat
çeşmenin su vereceğini, beni mahrum bırakmayacağını
ummaktayım.)
 
Şair Fuzuli

Âşiyân-ı mürg-i dil zülf-i perîşânındadır

I.
1. Âşiyân-ı mürg-i dil zülf-i perîşânındadır
Kanda olsam ey perî gönlüm senin yanındadır
2 .Aşk derdiyle hoşem el çek ilâcımdan tabîb
Kılma derman kim helâkim zehri dermanındadır
3.Çekme dâmen nâz edip üftâdelerden vehm kıl
Göklere açılmasın eller ki dâmânındadır
II.
1.Menüm tek hîç kim zâr ü perîşân olmasın yâ Rab
Esîr-i derd-i ışk u dâğ-ı hicrân olmasun yâ Rab

2.Cefâ vü cevr ile mu'tâdem anlarsuz n'olur hâlüm
Cefâsına had ü cevrine pâyân olmasun yâ Rab
3.Demen kim adli yoh yâ zulmü çoh her hâl ile olsa
Gönül tahtına andan özge sultân olmasun yâ Rab
III.
1.Yâ Rab bela-yı aşk ile kıl âşîna beni
Bir dem bela-yı aşktan kılma cüdâ beni
2.Az eyleme inayetini ehl-i dertten
Yani ki çoh belâlara kıl müptelâ beni
IV
İlm kesbiyle pâye-i rif at
Ârzû-yı muhâl imiş ancak
Aşk imiş her ne var âlemde
İlm bir kîl ü kâl imiş ancak
V
Eylesen tûtîye ta'lîm-i edâ-yı kelimât
Nutku insan olun ammâ özü insân olmaz

Günümüz Türkçesiyle
I.
1.Bir kuşu andıran gönlümün yuvası senin dağınık saçlarındadır. Nerede olursam olayım ey peri gibi olan güzel, gönlüm senin yanındadır.
2.Aşk derdiyle ben mutluyum, beni tedaviden vazgeç ey doktor! Beni öldürecek asıl zehir senin ilacında, tedavindedir.
3.Naz edip de eteğini ona yapışan âşıklarının elin­den çekme. Senin eteğine yapışan eller göklere açılıp da beddua etmesinler!
II.
1.Yâ Rab! Benim gibi hiç kimse inlemesin, perişan olmasın. Yâ Rab! Aşk derdinin ve ayrılık yarasının esiri olmasın
2.Sevgilinin eziyetlerine alışmışım, onlarsız halim nice olur? Onun verdiği derdin sınırı, eziyetinin sonu ol­masın yâ Rab!
Sevgilinin âşığa eziyet etmesi, onu üzüntülere boğ­ması bir bakıma onunla ilişkiyi kesmediğini de ifade eder. Dolayısıyla şair burada, sevgilisinin kendisiyle ilgisini, gittikçe daha da artacak şekilde arzuluyor.
3.Onun adaleti yok veya zülmü çok, demeyin. Ne halde olursa olsun, yâ Rab, ondan başkası gönül tahtına sultan olmasın.
III.
1.Ya Rab! Beni aşk belâsıyla tanıştır. Bir an beni aşk belâsından ayırma.
2.Dertlilere gösterdiğin yakınlığı, yardımı eksilt­me. Yani beni daha çok belâlara düşür, belâlarla sına.
IV.
İlm yoluyla yücelmek, gerçekleştirilmesi mümkün olmayan bir arzuymuş. Bu dünyada her ne var ise aşk imiş. İlim bir dedikodu, nakledilen bilgi yığınıymış ancak,
V.
Papağana söz söylemeyi öğretsen, sözleri insan sö­zü olur ama kendisi insan olmaz.

Dağıttın hâb-ı nâz-ı yâri

Dağıttın hâb-ı nâz-ı yâri ey feryâd neylersin
Edip fitneyle dünyâyı harâb-âbâd neylersin
Dil-i mecrûhuma rahm eyle kalsın dâm-ı zülfünde
Şikeste-bâl olan murgu edip âzâd neylersin

Edersin gerçi her derde tabîbim bir devâ ammâ
Cünûn-i ehl-i aşk olunca mâder-zâd neylersin
Varıp gîsû-yi yâri öyle birbirine kattın
Yine bir fitne tahrîk eyledin ey bâd neylersin
Güzel tasvîr edersin hatt ü hâl-i dilberi ammâ
Füsûn ü fitneye geldikte ey bâd neylersin
Bahâyî veş değilsin kabil-i feyz-i safâ sen de
Tekellüf ber-taraf ey hâtır-i nâ-şâd neylersin

Bahâyî



Günümüz Türkçesiyle:

1- Ey feryat! sevgilinin naz uykusunu dağıttın, ne yapıyorsun? Dünyayı fitneyle harabeye çevirip de neyleyeceksin?
2- Yaralı gönlüme acı da saçının tuzağında kalsın; kırık kanatlı kuşu âzad edip neyleyeceksin?
3- Hekimim! gerçi her derde bir ilaç verirsin ama, âşıkların deliliği anadan doğma olunca ne yaparsın?
4- Ey rüzgâr! gidip sevgilinin saçlarını öyle birbirine kattın; yine bir kargaşalık yarattın, ne yapıyorsun?
5-Ey Bihzâd!(*)sevgilinin ayva tüyünü ve benini güzel tasvir ediyorsun ama, büyüleyici güzelliğine ve fitnesine gelince ne yapacaksın?
6-Ey kederli gönül!sen de Bahayi gibi safâ aadetine erişmeye kabiliyetli değilsin, teklif tekellüf bir yana,neyleyeceksin?

Fuzuli


Divan edebiyatının en büyük şairidir (1480-1556). Fuzuli’nin asıl adı Mehmet’tir. Irak’ta Kerbelâ’da doğdu, öğrenimini Bağdat’ta gördü. Gençliği, Safevi Türk İmparatorluğu’nun parlak dönemine rastlar. Bağdat’a yerleşti ve ömrü boyunca Irak’tan hiç ayrılmadı.. Kanuni Süleyman 1534′te Bağdat’ı fethettiği zaman padişaha kaside yazıp sunduğu gibi, veziriazam Damat İbrahim Paşa, vezir Rüstem Paşa, nişancı Celâlzade Mustafa Çelebi gibi devlet ileri gelenlerine de kasideler yazdı. Kanuni, şaire günde 9 akçe aylık bağladı. Fuzuli’nin bu aylığı alamaması üzerine nişancı Celâlzade Çelebi’ye yazdığı mektup Şikâyetname adıyla ün kazandı.
Fuzuli’nin divan edebiyatı üzerindeki etkisi büyüktür. Şiirlerini Azeri şivesiyle yazmasına karşın bütün Türk milletince sevilen ve benimsenen bir şairdir. Üslûbu, edası ve temaları gerek klasik divan şairlerince, gerek halk şairlerince günümüze kadar taklit edilmiştir. Dili sade olan şiirleri halk arasında da yayılmıştır.
Türkçe, Farsça ve Arapça olmak üzere üç divanı vardır. O zamanın sanat ve bilim dili Arapça ve Farsça olmasına rağmen Türkçe ile de mükemmel şiir söylenebileceğini öne sürmüş ve bunu kanıtlamıştır.
Eserleri ,
Fuzuli sadece şairliğiyle değil, yapıtlarının çokluğuyla da meşhurdur. Üç divanından başka başta Leylâ ve Mecnun olmak üzere birçok eseri vardır. Başlıca eserleri şunlardır: Leylâ ve Mecnun (ünlü bir mesnevidir); Hadikat-üs-Süeda (Kerbelâ Olayı’nı konu alan bu düzyazı ve şiir karışımı eser, şairin en önemli kitaplarından ve Türk edebiyatının şaheserlerinden biridir, sonraki şairleri büyük ölçüde etkilemiş, birçok defa basılmıştır); Beng ü Bade (500 beyitlik Türkçe mesnevi); Heft-Cam (327 beyitlik bir sakiname); Rind ü Zahid (Farsça düzyazı); Hüsn ü Aşk (Farsça düzyazı); Şikâyetname (Türk mizah ve hiciv edebiyatının şaheserlerindendir) v.d.
Leylâ ve Mecnun
Türkçe divanı kadar ünlüdür. Bir Arap emirinin kızı Leylâ ile ona âşık olan bir Arap gencinin başından geçenleri anlatır. Mesnevi tarzında yazılmıştır. Zamanımıza kadar 30 defadan fazla basılmış, bütün önemli dünya dillerine çevrilmiştir. Rusya’da opera olarak da bestelenmiştir.

Honoré de Balzac

Honoré de Balzac (French: [ɔ.nɔ.ʁe d(ə) bal.zak]; 20 May 1799 – 18 August 1850) was a French novelist and playwright. His magnum opus was a sequence of short stories and novels collectively entitled La Comédie humaine, which presents a panorama of French life in the years after the 1815 fall of Napoleon Bonaparte.
Due to his keen observation of detail and unfiltered representation of society, Balzac is regarded as one of the founders of realism in European literature. He is renowned for his multifaceted characters, who are morally ambiguous. His writing influenced many subsequent novelists such as Marcel Proust, Émile Zola, Charles Dickens, Edgar Allan Poe, Eça de Queirós, Fyodor Dostoyevsky, Gustave Flaubert, Benito Pérez Galdós, Marie Corelli, Henry James, William Faulkner, Jack Kerouac, and Italo Calvino, and philosophers such as Friedrich Engels and Karl Marx. Many of Balzac's works have been made into or have inspired films, and they are a continuing source of inspiration for writers, filmmakers and critics.
An enthusiastic reader and independent thinker as a child, Balzac had trouble adapting to the teaching style of his grammar school. His willful nature caused trouble throughout his life and frustrated his ambitions to succeed in the world of business. When he finished school, Balzac was an apprentice in a law office, but he turned his back on the study of law after wearying of its inhumanity and banal routine. Before and during his career as a writer, he attempted to be a publisher, printer, businessman, critic, and politician; he failed in all of these efforts. La Comédie humaine reflects his real-life difficulties, and includes scenes from his own experience.
Balzac suffered from health problems throughout his life, possibly due to his intense writing schedule. His relationship with his family was often strained by financial and personal difficulties, and he ended several friendships over critical reviews. In 1850 he married Ewelina Hańska, his longtime love; he died five months later.

Works

Tragic verse
  • Cromwell (1819)
Incomplete at time of death
  • Le Corsaire (opera)
  • Sténie
  • Falthurne
  • Corsino
Published pseudonymously
As "Lord R'Hoone", in collaboration
  • L'Héritière de Birague (1822)
  • Jean-Louis (1822)
As "Horace de Saint-Aubin"
  • Clotilde de Lusignan (1822)
  • Le Centenaire (1822)
  • Le Vicaire des Ardennes (1822)
  • La Dernière Fée (1823)
  • Annette et le Criminal (Argow le Pirate) (1824)
  • Wann-Chlore (1826)
Published anonymously
  • Du Droit d'aînesse (1824)
  • Histoire impartiale des Jésuites (1824)
  • Code des gens honnêtes (1826)
Selected titles from La Comédie humaine
Plays
  • L'École des ménages (1839)
  • Vautrin (1839)
  • Les Ressources de Quinola (1842)
  • Paméla Giraud (1842)
  • La Marâtre (1848)
  • Mercadet ou le faiseur (1848)
Tales
  • Contes drolatiques (1832–37)
  • La Grande Bretèche
  • An Episode of terror
Summaries, reviews and other information about Balzac and his works are being collated at the collaborative blog La Comedie Humaine.[116]


http://en.wikipedia.org/wiki/Honor%C3%A9_de_Balzac

John Grisham

John Ray Grisham, Jr. (doğum 8 Şubat 1955)[1][2] Amerikalı avukat, politikacı, ve yazardır, yazdığı türlerin en bilineni "adli gerilim"dir.
John Grisham 1981 yılında Mississippi Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne girmeden önce Mississippi Eyalet Üniversitesi'nden mezun olmuştur ve yaklaşık on yıllığına ceza hukukunda çalıştı. Ayrıca Ocak 1984'ten Eylül 1990'a kadar Mississippi'deki Temsilciler Evi'nde hizmet verdi.[3] İlk romanı Öldürme Zamanı'nı 1984'te yazmaya başladı, ve Haziran 1984'te yayımladı.
2008 ile birlikte kitapları dünya çapında 250 milyonun üzerinde kopya sattı.[4] Galaxy İngiliz Kitap ödülünü kazandı, Grisham tek baskıda iki milyon kopya satan üç yazardan birisidir, diğerleri ise Tom Clancy ve J.K. Rowling'tir.[5]
Grisham'ın ilk en çok satan kitabı Şirket'tir. 1991'de piyasaya sürülmüştür, yedi milyon kopyadan fazla satmıştır.[1] Kitap daha sonra 1993 yılında filme uyarlanmıştır, ve 2012'de de "avukat Mitchell McDeere ve ailesinin hikayesi 10 yıl sonra film ve roman olarak devam ediyor." başlığı altında TV dizisine uyarlanmıştır.[6] Diğer sekiz romanı da filme uyarlandı. Bunlar: Gaz Odası, Müşteri, Boyalı Ev, Pelikan Dosyası, Çılgın Yılbaşı, Yağmurcu, Juri, ve Öldürme Zamanı'dır. Kitapları 29 dile çevrildi ve dünya çapında yayımlandı.[7


http://tr.wikipedia.org/wiki/John_Grisham

Jeffrey Archer



Jeffrey Archer

 

 

Jeffrey Howard Archer, (15 Nisan 1940) doğumlu, kitapları çok satan bir İngiliz yazar ve eski siyasetçidir. Bulunduğu görevler arasında parlamento üyeliği ve Muhafazakâr Parti başkan yardımcılığı sayılabilir. 1992 yılında miras bırakılamayacak bir asalet ünvanı verilerek Lordlar Kamarasına alınmıştır. Siyasi kariyeri yalan ifade verme suçundan hüküm giyip ceza evine gönderilmesi ile sona ermiştir. Birçok kitabı Türkçe'ye de çevrilen Archer'ın eserleri genelde kolay okunabilen macera romanları ile kısa hikâyeler dalındadır. Hikayelerinde genellikle zekice kumpaslar yoluyla alınan intikam temalarına değinen Archer bunları sıklıkla varlıklı karakterlerin yaşam dokusunda yer bulan pahalı şaraplar, lüks mekanlar, sanat kolleksiyonları gibi objelerle bezenmiş bir arkaplan üzerinde anlatır.

Kitaplarından bazıları

  • Söke Söke (Not a penny more, not a penny less)
  • Kin ve Suç (Kane & Abel)
  • Tırmanış (The Prodigal Daughter)
  • Eşitler Arasında Birinci (First Among Equals)
  • Onur Meselesi (A Matter of Honour)
  • Kuş Uçuşu (As the Crow Flies)
  • Dokuz Kuyruklu Kedi
  • Son Yargı

http://tr.wikipedia.org/wiki/Jeffrey_Archer

Popular Posts